Sıkıntılı bir şekilde saatlerdir oturduğu koltuktan ayağa kalktı. İçinin daraldığı zamanlar da hep yaptığı gibi, oda da ki kitaplığa doğru yürüdü. Önüne ilk gelen raftan rastgele bir kitap seçti. Kitabın herhangi bir sayfasını açıp, o sayfada gözüne takılan ilk paragrafı okumaya başladı.
“ Yaralandıktan ya da kaybolduktan sonra sevmek. Hatta başarısız olduktan veya red edildikten sonra bile denemek.” (1)
Yine her zaman olduğu gibi, nasıl olupta ruh haline uygun bir paragraf seçtiğini düşünüp gülümsedi kendi kendine. Belki de bunu ona, ne zaman ihtiyaç duysa, varlığını hep yanında hissettiği, o ilahi güç yaptırmıştı yine. Her zamanki gibi gösterişsiz bir şekilde. Sanki bir rastlantıymışcasına. Camın önündeki koltuğuna oturdu. Sokak lambasının kendini bile aydınlatamayan o cılız ışığına takıldı gözleri. O gece, bu sokak lambasının kendini bile aydınlatmaktan aciz, o cılız ışığının yardımıyla, bugüne kadar yaşadığı hayatı gün ışığına çıkarmak, ondan geriye elinde kalanlara bakmak istedi.
Her taraf sanki bir felaket alanı gibiydi. Yine de, bir umutla, etrafta kurtarabileceği bir şeyler aradı bir süre. Bir dost, güzel bir ilişki ya da onun için değeri, anlamı olan her hangi bir şey. Kimsesiz bir zavallı gibi dolanıp durdu o felaket alanının içinde. Çaresizce. Saklamaya değecek en ufak bir kırıntı bile kalmamıştı hiç bir yerde.
Gördükleri yüreğini fena acıtsa da çok farklı bir görüntüyü zaten kendi de beklemiyordu. Hayatına bu şekilde devam edemeyeceğini o da çoktan anlamıştı aslında. Artık kendini bir an önce, uzun bir süredir takılıp kaldığı bu felaket alanından kurtarıp, geleceğe doğru yürümek istiyordu. Çok zaman kaybettirmişti bugüne kadar kendine. Artık geleceğe baktığında, sürekli tekrar eden yeni bir "geçmiş" görmek, bu gördüğü karşısında endişeye kapılıp, yarının acısını bugüne taşıyıp bugününü de karartmak istemiyordu. Çünkü sakinleştikçe, aklında geleceğe dair harika fikirlerin dolaşmaya başladığını hissediyordu.
Geleceğe dair aklındaki bu harika fikirleri düşününce, keyifle gülümsedi. Ama onlarla ilgili kendine bile bir şey anlatmak istemedi. Çünkü bugüne kadar öğrendiği sözcüklerle onları anlatmaya çalışmak büyük bir hataydı. Onları anlatabilmesi için daha öğrenmesi gereken, bugüne kadar hiç kullanmadığı yeni sözcüklere ihtiyacı vardı. Bugün ihtiyaç duyduğu, yarın ihtiyaç duyacağı, bütün sözcükleri, cümleleri her zaman sadece kendi içinde bulabileceğini artık anlamıştı.
Hayat insana, sandığından çok daha fazlasını bildiğini, bildiğinden çok daha fazlasını düşünebildiğini zamanla o kadar güzel ögretiyordu ki...
31 Temmuz 2008
Haşim A.
(1) Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereken 5 Sır - John Izzo
“ Yaralandıktan ya da kaybolduktan sonra sevmek. Hatta başarısız olduktan veya red edildikten sonra bile denemek.” (1)
Yine her zaman olduğu gibi, nasıl olupta ruh haline uygun bir paragraf seçtiğini düşünüp gülümsedi kendi kendine. Belki de bunu ona, ne zaman ihtiyaç duysa, varlığını hep yanında hissettiği, o ilahi güç yaptırmıştı yine. Her zamanki gibi gösterişsiz bir şekilde. Sanki bir rastlantıymışcasına. Camın önündeki koltuğuna oturdu. Sokak lambasının kendini bile aydınlatamayan o cılız ışığına takıldı gözleri. O gece, bu sokak lambasının kendini bile aydınlatmaktan aciz, o cılız ışığının yardımıyla, bugüne kadar yaşadığı hayatı gün ışığına çıkarmak, ondan geriye elinde kalanlara bakmak istedi.
Her taraf sanki bir felaket alanı gibiydi. Yine de, bir umutla, etrafta kurtarabileceği bir şeyler aradı bir süre. Bir dost, güzel bir ilişki ya da onun için değeri, anlamı olan her hangi bir şey. Kimsesiz bir zavallı gibi dolanıp durdu o felaket alanının içinde. Çaresizce. Saklamaya değecek en ufak bir kırıntı bile kalmamıştı hiç bir yerde.
Gördükleri yüreğini fena acıtsa da çok farklı bir görüntüyü zaten kendi de beklemiyordu. Hayatına bu şekilde devam edemeyeceğini o da çoktan anlamıştı aslında. Artık kendini bir an önce, uzun bir süredir takılıp kaldığı bu felaket alanından kurtarıp, geleceğe doğru yürümek istiyordu. Çok zaman kaybettirmişti bugüne kadar kendine. Artık geleceğe baktığında, sürekli tekrar eden yeni bir "geçmiş" görmek, bu gördüğü karşısında endişeye kapılıp, yarının acısını bugüne taşıyıp bugününü de karartmak istemiyordu. Çünkü sakinleştikçe, aklında geleceğe dair harika fikirlerin dolaşmaya başladığını hissediyordu.
Geleceğe dair aklındaki bu harika fikirleri düşününce, keyifle gülümsedi. Ama onlarla ilgili kendine bile bir şey anlatmak istemedi. Çünkü bugüne kadar öğrendiği sözcüklerle onları anlatmaya çalışmak büyük bir hataydı. Onları anlatabilmesi için daha öğrenmesi gereken, bugüne kadar hiç kullanmadığı yeni sözcüklere ihtiyacı vardı. Bugün ihtiyaç duyduğu, yarın ihtiyaç duyacağı, bütün sözcükleri, cümleleri her zaman sadece kendi içinde bulabileceğini artık anlamıştı.
Hayat insana, sandığından çok daha fazlasını bildiğini, bildiğinden çok daha fazlasını düşünebildiğini zamanla o kadar güzel ögretiyordu ki...
31 Temmuz 2008
Haşim A.
(1) Ölmeden Önce Keşfetmeniz Gereken 5 Sır - John Izzo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder