Sen sadece kahveni, çayını al ve uğra, ben her sabah 07:00'de yeni bir yazıyla buradayım.

10 Ağustos 2025

Gerçek değildi sanki o. Gerçek “o” diye biri yoktu!


İki elinde market poşetiyle merdivenleri çıkıyordu ağır, ağır. Katlarına geldiğinde, her akşam olduğu gibi onu, yine daire kapılarının önünde kendisini beklerken buldu. 

- Hoşgeldin

Elindeki torbaları aldı ve mutfağa yöneldi. 

- Sofra hazır çorbanı koyayım mı?
- Koyabilirsin. Çok açım. Ellerimi yıkayıp, geliyorum.

Banyoya yöneldi. Ellerini yıkayıp mutfağa girdiğinde yine özenle hazırlanmış bir sofranın kendisini beklediğini gördü. Masa da her zaman ki yerine oturdu. Çorbasından bir kaşık alıp ağzına götürürken, bir an gözleri ona takıldı kaldı. 

O anda ona, daha önce hiç bakmadığı bir açıdan bakmakta olduğunu fark etti!

Onunla bir komşularının aracılığıyla tanışmışlar ve çok kısa bir sürede de evlenmişlerdi. İyi bir eş olmuştu ona daima, bugüne kadar aralarında en ufak bir ihtilaf, tartışma bile yaşanmamıştı.

Ondan önce sakin bir şekilde akıp giden deresinde, onunla evlendikten sonra da en ufak bir dalgalanmaya bile rastlamamıştı. Sanki dere akıp giderken birisi daha suya girmiş onun arkasından sessizce yüzerek geliyordu. 

Aslında pek yüzmek de değildi bu. Çünkü yüzmek bir eylem gerektirirdi. O daha çok, hiç bir çaba göstermeksizin kendini akıntıya bırakmış onun peşinden akıntıyla birlikte sürüklenerek geliyordu.

- Yemekten sonra ne yapalım.
- Benim için fark etmez. Sen neyi istiyorsan. 

Her zaman hoşuna giden bu klasik cevap bu defa onu mutlu etmedi!

Hiç bir zaman kendi düşündüğünü söylemeye ihtiyaç duymuyor, kendi isteğini hiç bir zaman belirtmiyordu. 

Gerçek değildi sanki o. Gerçek “o” diye biri yoktu, sadece hareket eden bir vücut vardı sanki karşısında. İradesi, isteği, ruhu olmayan boş bir vücut.

Önündeki yemek tabağını alıp, tatlı tabağını bırakırken ellerinden tutup ona 

“İçindeki “ben” nerede senin? Ne yaptın ona? Nerede, ne zaman, neden terk ettin onu, nereye kilitledin? ” 

diye sormak geldi içinden. Ama tuttu kendini. Yapamadı! 

Birlikte yazıp, oynadıkları bu hikayede ona da kendisi gibi bir başrol vermek isteyip, istemediğinden emin olamadı.

Sustu...

Önünde duran o çok sevdiği cevizli kabak tatlısından bir çatal alıp ağzına götürdü ama her zaman aldığı o çok özel tadı bu defa alamadı...


Haşim Arıkan


Fotoğraf:  Unsplash / Alex Sheldon

Hiç yorum yok: