Neden bu kadar endişeleniyorum hayatımla, kendimle ilgili gelecek hayalleri kurarken...
Hepsi de geleceği kendi tarzlarında renklendirmek için ne kadar da istekliler.
Ne zor bir şey, geçmişin varsayım ve sonuçlarından hareketle bir gelecek hayal etmek.
Neden eskinin yargıları sürekliliklerini sağlamak, yarınlara da ulaşmak için bu kadar istekliler?
Neden geçmiş deneyimlerim hep benim kılavuzum rolündeler?
İnsanı ne çok yoruyor bu, ipleri düne bağlı düşüncelerin kendilerini sürekli geleceğe yansıtma mücadeleleri. Geleceği nasıl da karartıyor geçmiş düşüncelerimin onların üzerlerine düşen gölgeleri.
Düşünüyorum.
İnsanın bu hayattaki asli görevi, sürekli kendine ve hayata dair anılar biriktirmesi mi? Yoksa zihninde biriktirdiği bu anılarla geleceği arasındaki ilişkiyi çözebilmesi mi?
Soruyorum kendime!
Geçmiş zihnimde ölmeden yaşam kendini yenileyebilir mi?
Arzuladığım gelecek, bana sürekli geçmişten ok atan, bağıran sözcük ve cümlelerin suskunluğunda, bilginin bozamadığı o sessizlik ve sakinlikte mi gizli?
Düşünüyorum!
Düşünmek;
İnsanı insan yapan en temel özelliği mi?
Yoksa insana özgü çözümsüzlüklerin en temel sebebi mi?
İnsan eğer isterse düşüncelerini geçmişten uyandırabilir mi?
Düşünceleri üzerine düşünmeden, onların yarattığı sürekli tekrar eden bir geçmişten kendini kurtarabilir mi?
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Pexels / Rene Terp
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder