Hepimiz doğduğumuzda bir hiç değil miydik?Büyüdük.
Büyüdükçe hiçliğimizi bizi rahatlatan fikirlerle, inançlarla örttük.
Bir çok insan tanıdık.
Bir çok insan tanıdık.
Onlarla bir çok farklı deneyim yaşadık.
Dönüştük.
Dönüştük.
Hiç kimseydik.
Zihnimizde biriken geçmişin bize söylediği bir kimliğe sahip, biri olduk.
Yaşananları yaşanan da bırakıp yürümeyi beceremedik.
Tutunmak istedik yaşadıklarımıza, onları bırakmayı hiç istemedik.
Görüş alanımızı bulanıklaştıran anıları bir koleksiyoncu gibi zihnimizde sürekli biriktirdik.
Hayatın kendini yenileyebilmesine, yeni olanı bize gösterebilmesine fırsat tanımadık.
Geçmiş zihnimizde sonlanmadan, deneyimlerin çemberi zihnimizde kapanmadan, saf, masum, özgür kalabilir miydik?
Geçmiş zihnimizde sonlanmadan, deneyimlerin çemberi zihnimizde kapanmadan, saf, masum, özgür kalabilir miydik?
Masumiyetimizi korumadan, huzurdan, mutluluktan bahsedilebilir miydik?
Neden en masum, en saf, en mutlu, en özgür olduğumuz zamanlar çocuk olduğumuz zamanlardı?
Belki de bunun üzerine çok fazla düşünmedik ya da karşımızda duran asıl gerçeği çok fazla önemsemedik!
Farkındalığın ateşi ancak hiçlikte, sessiz ve masum bir zihinde alevlenebilirdi!
Farkındalığın ateşi ancak hiçlikte, sessiz ve masum bir zihinde alevlenebilirdi!
Hayatın içindeki yeni olanı görebilmeyi, biz aşina olduklarımıza feda ettik…
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Pexels / Pawel L.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder