Sen sadece kahveni, çayını al ve uğra, ben her sabah 07:00'de yeni bir yazıyla buradayım.

4 Eylül 2025

Hayatın içindeki yeni olanları, biz hep aşina olduklarımıza feda ettik!


Hepimiz doğduğumuzda bir hiç değil miydik?

Büyüdük.

Büyüdükçe hiçliğimizi bizi rahatlatan fikirlerle, inançlarla örttük.
Bir çok insan tanıdık. 
Onlarla bir çok farklı deneyim yaşadık.
Dönüştük.

Hiç kimseydik. 
Zihnimizde biriken geçmişin bize söylediği bir kimliğe sahip, biri olduk.

Yaşananları yaşanan da bırakıp yürümeyi beceremedik.
Tutunmak istedik yaşadıklarımıza, onları bırakmayı hiç istemedik.
Görüş alanımızı bulanıklaştıran anıları bir koleksiyoncu gibi zihnimizde sürekli biriktirdik.

Hayat bize hadi artık gitme vakti geldi dedikçe, biz yaşadıklarımızdan gözümüzü bir türlü alamadık, 
Hayatın kendini yenileyebilmesine, yeni olanı bize gösterebilmesine fırsat tanımadık.

Geçmiş zihnimizde sonlanmadan, deneyimlerin çemberi zihnimizde kapanmadan, saf, masum, özgür kalabilir miydik?

Masumiyetimizi korumadan, huzurdan, mutluluktan bahsedilebilir miydik?

Neden en masum, en saf, en mutlu, en özgür olduğumuz zamanlar çocuk olduğumuz zamanlardı? 

Belki de bunun üzerine çok fazla düşünmedik ya da karşımızda duran asıl gerçeği çok fazla önemsemedik!

Farkındalığın ateşi ancak hiçlikte, sessiz ve masum bir zihinde alevlenebilirdi!

Hayatın içindeki yeni olanı görebilmeyi, biz aşina olduklarımıza feda ettik…


Haşim Arıkan


Fotoğraf: Pexels / Pawel L.

Hiç yorum yok: