Ne tuhaf değil mi?Hayatı, kendimizi, ancak diğer insanlarla yaşadığımız ilişkiler aracılığıyla keşfedebilirken, yaşamış olduğumuz ilişkiler yüzünden kendimizi hayattan çekiyoruz!
İlişkilerden kaçarak ilişki kurmak istiyor.
Biz kaçarken birileri bizi fark etsin, yakalasın, hikayemize dahil olsun diye bekliyoruz…
Hiç tanımadığımız insanlara ihtiyaç duyuyor.
Onlarla konuşmak, onlara hikayemizi anlatmak, onların varlığını hayatımızda hissetmek, onlarla rahatlamak istiyoruz…
Bazen bir acıdan çekip çıkarıyoruz hayatımıza dahil ettiğimiz bir insanı, bazen onun mutluluğuna engel oluyoruz.
Bazen bir parçamızı onda bırakıp eksilerek yolumuza devam ederken, bazen onunla birlikte yeni bir hayat keşfediyoruz.
Kimilerinin hayatında iz bırakan bizken, kimilerinin izini hayatımız boyunca biz taşıyoruz…
En önemli gerçeklere belki en sıradan ilişkilerimizde ulaşıp,
En büyük yalanları belki de en tutkulu ilişkilerimizde söylüyoruz…
Kimi zaman bize iyi gelecek yeni bir ilişkiyi hayal ederken buluyoruz kendimizi.
Kimi zaman eski bir ilişkimizin anılarında kayboluyoruz.
Bazen mutlu olduklarımızı hatırlayıp, gülümseyerek onlara el sallıyor.
Bazen özlediklerimizi hatırlayıp, keşkelere dolanıp, onlarla bir kez daha düğüm oluyoruz.
Belki de en çok, en unutulmaz olanları unutabilmek için çabalıyoruz…
Neticede insanız hepimiz!
Hayatı, kendimizi, ancak diğer insanlarla kurabildiğimiz ilişkiler kadar tanıyor,
Hayatın dokunduğumuz hayatlar kadarını keşfedebiliyor,
Kendimizin hissedebildiğimiz kadarına “ben” diyoruz…
Belki de aradığımız mutlulukla aramıza kendimiz giriyor,
Hayatımızın en büyük savaşını kendi içimizde yaşıyoruz…
Düşünüyorum.
Acaba yaşadığımız ilişkilerin bize hissettirdiklerini unuttukça, eksiliyor muyuz?
Yaşadığımız ilişkilerin bize hissettirdiklerini sürekli hatırladıkça, hayatın, kendimizin çok daha azını mı kendimize yaşatmaya başlıyoruz?
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Zhanna Rinatova
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder