Her biri benimle farklı bir dilde konuşup, bana farklı bir yönü işaret ediyor!
İlki, bir yazar.
Duygularımı, düşüncelerimi kelimelere döküyor,
Kırıldığım yerleri, geçmişte susup söyleyemediklerimi paragraflarla sarıyor.
Bana aşka, sevgiye, özleme, yalnızlığa, insana, hayata dair cümleler kurduruyor.
Her yazdığımla kendimi biraz daha ifşa ettiğimi bile, bile…
Sürekli yazmak istiyor.
İkincisi, bir düşünür.
Hayatı, insanı, dünyayı, düzeni sorguluyor,
Belirsizlikten, çaresizlikten, düşüncelerin bir zincire dönüşmesinden hiç hoşlanmıyor,
Cesur, güçlü ve özgür olmak, hayatta sürekli yol almak istiyor.
İtiraf etmekten, kendisiyle yüzleşmekten korkmuyor.
“Ya sen olursun ya hiç kimse,” diyor.
Ve içimdeki gerçek “ben”i o ayakta tutuyor.
Üçüncüsü, bir suskun.
Konuşmayı çok sevmiyor.
Ne söylesem “O sadece bir düşünce.” diyor.
Zihnimin yarattığı tüm tanımları, yargıları, kalıpları yıkıyor içimde.
Beni yeniye aç, değişime, dönüşüme, öğrenmeye her zaman hazır tutuyor.
Ve ben, dünsüz, yarınsız, tanımsız bir hiç olabilmeyi öğreniyorum onunlayken.
Hiçe dönüştüğümde, ne çok şey olabilme potansiyeline sahip olduğumu fark ediyorum.
Dördüncüsü, bir bilge.
Hayatla, doğayla konuşuyor.
“Dünya, evren seninle oyun oynuyor, sen farkında değilsin” diyor.
Zamansız cümlelerle anlatıyor bana söylemek istediklerini.
Ruhumun sezgilerine, bilincimin enginliğine kapı aralıyor.
Bu dört yolcuyla yıllardır aynı bedende yaşıyorum.
Kimi zaman biri direksiyona geçiyor,
Kimi zaman hepsi aynı anda konuşuyor.
Tartışıp, susuyorlar …
Ama hepsi de beni daha çok ben yapıyorlar,
Duygularımı, düşüncelerimi kelimelere döküyor,
Kırıldığım yerleri, geçmişte susup söyleyemediklerimi paragraflarla sarıyor.
Bana aşka, sevgiye, özleme, yalnızlığa, insana, hayata dair cümleler kurduruyor.
Her yazdığımla kendimi biraz daha ifşa ettiğimi bile, bile…
Sürekli yazmak istiyor.
Hayatı, insanı, dünyayı, düzeni sorguluyor,
Belirsizlikten, çaresizlikten, düşüncelerin bir zincire dönüşmesinden hiç hoşlanmıyor,
Cesur, güçlü ve özgür olmak, hayatta sürekli yol almak istiyor.
İtiraf etmekten, kendisiyle yüzleşmekten korkmuyor.
“Ya sen olursun ya hiç kimse,” diyor.
Ve içimdeki gerçek “ben”i o ayakta tutuyor.
Konuşmayı çok sevmiyor.
Ne söylesem “O sadece bir düşünce.” diyor.
Zihnimin yarattığı tüm tanımları, yargıları, kalıpları yıkıyor içimde.
Beni yeniye aç, değişime, dönüşüme, öğrenmeye her zaman hazır tutuyor.
Ve ben, dünsüz, yarınsız, tanımsız bir hiç olabilmeyi öğreniyorum onunlayken.
Hiçe dönüştüğümde, ne çok şey olabilme potansiyeline sahip olduğumu fark ediyorum.
Hayatla, doğayla konuşuyor.
“Dünya, evren seninle oyun oynuyor, sen farkında değilsin” diyor.
Zamansız cümlelerle anlatıyor bana söylemek istediklerini.
Ruhumun sezgilerine, bilincimin enginliğine kapı aralıyor.
Kimi zaman biri direksiyona geçiyor,
Kimi zaman hepsi aynı anda konuşuyor.
Tartışıp, susuyorlar …
Beni benden alıp, sürekli benden daha öteye taşıyorlar...
Haşim Arıkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder