Her şey seslerin kulak zarınla o ilk buluşması ile başlar!
Ardından duyduğun o sesler, geçmişinin senin beyninde yaratmış olduğu algılama kanallarından akarak kendilerini sesten bir düşünceye dönüştürme yolculuğuna çıkar.
Zihnin harekete geçer sana ait hatıralar arşivine dalar. O seslerin içinde bulunduğu ya da bulunmadığı tüm anılarını tarayarak bulabildiği, o seslerle ilişkilendirebildiği her şeyi toplar.
Ve en sonunda bir karar verir, renklendirir, anlamlandırır, projekte eder senin için kulak zarına çarpan o sesleri kendi filtresinden süzerek, damıtarak.
Ve sen de anladığını sanırsın!
Ama neyi?
Ardından duyduğun o sesler, geçmişinin senin beyninde yaratmış olduğu algılama kanallarından akarak kendilerini sesten bir düşünceye dönüştürme yolculuğuna çıkar.
Zihnin harekete geçer sana ait hatıralar arşivine dalar. O seslerin içinde bulunduğu ya da bulunmadığı tüm anılarını tarayarak bulabildiği, o seslerle ilişkilendirebildiği her şeyi toplar.
Ve en sonunda bir karar verir, renklendirir, anlamlandırır, projekte eder senin için kulak zarına çarpan o sesleri kendi filtresinden süzerek, damıtarak.
Ve sen de anladığını sanırsın!
Ama neyi?
O an’ın sana duyurmaya çalıştığı, o an yaşanmakta olan saf gerçeği mi?
Yoksa zihin tarafından o an’a benzetilen, o an’la eşleştirilen geçmişin, sende kalan tortularını, küllerini mi?
Sence bir insan,
Zihnindeki onca yıllık birikimi bir anda yok sayıp, sadece o anda yaşananlardan, o an ki mevcut koşullardan dünsüz, yarınsız bir anlam çıkarabilir mi?
Yeniyi duyabilmek için zihnindeki eskiyi susturmayı başarabilir mi?
Haşim Arıkan
Fotoğraf : Unsplash / Niek Doup

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder