Hayat, almakla mı başlar?
İnsan almayı bilerek mi doğar?
Ve sonra ona bundan vazgeçmesi mi öğretilir!
Yoksa almayı hiç bilmeden mi gelir dünyaya?
Zaman içinde birilerinin rehberliğiyle mi almayı öğrenir.
Kim öğretir bize almayı?
Kim bizi ondan vazgeçirir?
Düşünüyorum…
Hatırlamaya çalışıyorum…
Bir anı…
Bir his…
Derin bir iz…
Ben, ne zaman, neden vazgeçtim acaba almaktan?
Ya da neden öğrenemedim ben almayı?
Bazı çocukluk anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız da ne kadar zorlansak da, erken yaş deneyimlerimiz,
Belki gözlerimizde kalan bir bakış…
Belki içimize işlemiş bir red…
Belki tarifsiz bir sevgi…
Belki de…
olarak içimizde bir yerlerde varolmaya devam ediyor.
Ve tüm bu ilkler bize geçmişten hala sürekli sesleniyor,
“İsteme… Alırsan borçlu kalırsın.”
“Bekleme… Birilerinden bir şey beklersen hayal kırıklığına uğrarsın.”
“Güçlü ol… Yeterince güçlü olursan hiç kimseye ihtiyaç duymazsın.”
Bugünkü yetişkin bilincimle, kendime sormak istiyorum!
Ben neden almaktan hala kaçıyorum?
Neden hala sadece, verirsem değerli olabileceğime inanıyorum?
Almak gerçekten de;
Bir eksiklik mi?
Bir borçlanma nedeni mi?
Yoksa bir yüzsüzlük mü?
Ya da benim zayıflığımın bir göstergesi mi?
Belki de almak, güvenmek demektir!
Hayata… İnsanlara… Ve en çok da kendime…
Belki de almak, “Ben buna değerim.” diyebilmektir.
Kendine değer vermek, kendinden razı olabilmektir.
İçimdeki çocukluğunu yaşayamadığı için bir türlü büyüyemeyen
o küçük çocukla el ele yürümeye, onunla iletişim kurmaya, onun güvenini
kazanmaya, ona iyi bir ebeveyn olmaya çabalıyorum.
Kendime sevilmeyi öğretiyorum, kendimden sevilmeyi öğreniyorum…
İlgi görmeyi, anlaşılmayı, kabul görmeyi…
Her zaman güçlü olmak zorunda olmadığımı…
Güçlü olmanın her zaman direnmek olmadığını...
Bazen kollarımı açıp hayata, insanlara ve kendime “evet” diyebilmek olduğunu…
Ve kendime soruyorum!
Acaba ben en son bir şeyi ne zaman kalbimden gelerek istedim?
Ve ben onu gerçekten alabildim!
Düşünüyorum…
Hatırlamaya çalışıyorum…
Haşim Arıkan
Ve sonra ona bundan vazgeçmesi mi öğretilir!
Zaman içinde birilerinin rehberliğiyle mi almayı öğrenir.
Kim bizi ondan vazgeçirir?
Düşünüyorum…
Hatırlamaya çalışıyorum…
Bir his…
Derin bir iz…
Ya da neden öğrenemedim ben almayı?
Bazı çocukluk anılarımızı hatırlamaya çalıştığımız da ne kadar zorlansak da, erken yaş deneyimlerimiz,
Belki gözlerimizde kalan bir bakış…
Belki içimize işlemiş bir red…
Belki tarifsiz bir sevgi…
Belki de…
olarak içimizde bir yerlerde varolmaya devam ediyor.
“Bekleme… Birilerinden bir şey beklersen hayal kırıklığına uğrarsın.”
“Güçlü ol… Yeterince güçlü olursan hiç kimseye ihtiyaç duymazsın.”
Ben neden almaktan hala kaçıyorum?
Neden hala sadece, verirsem değerli olabileceğime inanıyorum?
Bir eksiklik mi?
Bir borçlanma nedeni mi?
Yoksa bir yüzsüzlük mü?
Ya da benim zayıflığımın bir göstergesi mi?
Belki de almak, güvenmek demektir!
Hayata… İnsanlara… Ve en çok da kendime…
Kendine değer vermek, kendinden razı olabilmektir.
Kendime sevilmeyi öğretiyorum, kendimden sevilmeyi öğreniyorum…
İlgi görmeyi, anlaşılmayı, kabul görmeyi…
Her zaman güçlü olmak zorunda olmadığımı…
Güçlü olmanın her zaman direnmek olmadığını...
Bazen kollarımı açıp hayata, insanlara ve kendime “evet” diyebilmek olduğunu…
Acaba ben en son bir şeyi ne zaman kalbimden gelerek istedim?
Ve ben onu gerçekten alabildim!
Hatırlamaya çalışıyorum…
Fotoğraf : Unsplash / Nahid Hatami
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder