Her şeyi kontrol etmeye çalışmaktan hala yorulmadın mı?
Olacakları önceden bilme isteğinden…
Yanlış yapmaktan, kaybetmekten, yetersiz kalmaktan korkmaktan...
Bir şeyleri kontrol edebilirsen,
Kendini daha güvende hissediyorsun değil mi?
Ama farkında mısın?
Sen ne kadar sıkı tutmaya çalışansa, hayat kayıp gidiyor sürekli avuçlarından.
Sen kontrol etmeye çalıştıkça daha çok daralıyor zaman,
Olasılıklar azalıyor, seçenekler senin düşüncelerinle sınırlanıyor.
Oysa hayat, senin düşünebildiklerin kadar değil, hissedebildiğin kadar akıyor.
Düşündün mü hiç?
Neyi yönetmeye çalışıyorsun?
İnsanları mı?
Duyguları mı?
Zamanı mı?
Yoksa…
Bir dur ve sor kendine:
Ne olurdu, eğer her şeyi bilmek zorunda olmasaydın?
Ne olurdu bazen de sadece olacak olanı yaşasaydın...
Beklentisiz, yorumsuz…
Bir şeyi yaşamak için hiç bir sonuca ihtiyaç duymasaydın…
Bırakmak mı zor geliyor sana?
Bırakınca neyle karşılaşacağını bilmemekten mi korkuyorsun?
Yoksa karşına çıkacak olan, senin öngöremediğin seçeneklere sahip olmayı mı istemiyorsun?
Bilinmezlik, gerçek yaşamın vazgeçilmezi!
Ve sen, bilinmezlikten kaçarken, kendinden de kaçıyorsun.
Belki hikayende henüz fark etmediklerinden, belki kendinle ilgili bilip yüzleşmek istemediklerinden.
Belki de…
Teslimiyet, asla pes etmek değil.
Aksine, kendine güvenebilmek!
İnsan her şeyi kontrol etmeye çalışırken,
Yaşadıklarını hissetmeden yaşıyor,
Yaşamadan bir şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor.
Belki de,
Yaptıklarımızı haklı gösterecek yeni mazeretler peşinde koşmak yerine,
Sessizliğin, bilinmezliğin içinde kalabilmeyi öğrenmek,
Gerçek hayatın, kontrolü elden bıraktığımız yerde başladığını kabullenmek gerekiyor…
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Nikita Pishchugin

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder