Posta görevlisi elindeki küçük paketle apartmanın önüne geldiğinde hala söylenmeye devam ediyordu. “Ben böyle şansın ta içine tüküreyim. Sanki damlayacak başka yer yokmuş gibi gitmiş tam da daire numarasının üzerine damlamış hain.” Yeni takılmış olduğu için, hiç birinin üzerinde isim yazmayan kapı zillerini görünce daha da öfkelendi. “Geldi mi zaten nedense bütün aksilikler hep üst üste gelir. Tam da gününü bulmuşlar kapı zillerini değiştirecek.” Okuyamayacağını bile bile elindeki paketin üzerindeki kapı numarasına bir daha baktı ama mürekkepli kalemle yazılmış olan yazı tamamen dağılmıştı. Artık tek bir seçeneği vardı, katları dolaşıp, tek tek kapı zillerine bakarak paketin sahibine ulaşmak. İçindeki suçluluk duygusu ile yavaş yavaş birinci katın merdivenlerini tırmanmaya başladı.
Merdivenleri ağır ağır çıkan ayak sesleri tam kapının önünde durunca yataktan yavaşça doğruldu genç kadın. “ Ne olur sakın kapıyı çalma, şu an hiç misafir ağırlayacak durumda değilim.” Duvardaki saate baktı. Saat 12:12 yi gösteriyordu. Kapının önündeki ayak sesleri kapıdan uzaklaşıp yukarı kata çıkan merdivenlere yönelince rahatladı. Komodinin üzerinde duran sigara paketindeki son sigarayı çekip yaktı. Camın önünde duran koltuğa oturdu. Sigarasından derin bir nefes çekerken ona baktı. Yüzünde anlamsız bir gülümsemeyle hala uyuyordu.
Az önce ciğerlerine doldurduğu dumanı tavana doğru üflerken her şeyin gün geçtikçe nasıl daha da zorlaştığını düşündü. İçindeki yabancılaşma duygusu artık her geçen gün biraz daha, biraz daha büyüyordu. Büyük bir tutkuyla başlayan bir ilişki de daha, kendini yine bir yabancının hayatına sinsice girmiş bir hırsız gibi hissediyordu. Tuhaf bir duyguydu bu hissettiği. Sessiz, sakin. Aynı zamanda da ciddi. Bir şeylerin toplamı. Hatırlasa da, hatırlamasa da bugüne kadar yaşadığı tüm duyguları içeriyordu. Gözü tekrar ona kaydı. Hiç bir ihtiras, zevk, arzu, içermeyen bir ilişkiydi artık yaşadıkları. Sanki hayatı paylaşmaya çalışan bir kadınla bir erkeğin aynı yatakta birlikte yatmaları, aynı evi paylaşmaları gerektiği onlara öğretilmiş olduğu için aynı yatağı ve aynı evi paylaşıyorlardı.
Sağ gözünden yavaşça yanağından aşağıya doğru süzülmeye çalışan o tek damla yaşı sildi. “Neden hep aynı son?” diye mırıldanarak oturduğu koltuktan yavaşça kalktı ve kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa yöneldi.
O sırada posta görevlisi de ilk iki katta zarfın üzerinde yazılı isme rastlayamadığı için söylene söylene üçüncü kata doğru çıkmaktaydı.
Yaşlı kadın kapıya doğru yaklaşan ayak seslerini duyunca “Misafirimiz var galiba.” diyerek konuşmasını yarıda kesti. Hemen yanındaki koltukta anlattıklarını büyük bir keyifle dinlemekte olan genç kadın “Zili çalmadığına göre sanırım bize değil babaanne. Hadi ne olur devam et. Biliyor musun? Her seferinde ayrı bir keyif alıyorum senin bu anlattıklarından” Babaannesinin dedesi ile ilgili anlattıklarını dinlemek, yaşadıkları o büyük aşkın anılarına şahitlik etmek ona gerçekten büyük keyif veriyordu.
“O kadar güzeldi ki hayatı onunla paylaşmak, onunla birlikte yaşlanmak.” diyerek kaldığı yerden anlatmaya devam etmeye başladı yaşlı kadın. “O kadar çok zevk alırdık ki hayattan. Her günümüzü dolu dolu yaşardık onunla. Bir gün bile kırmadı beni, bir an bile ses tonu yükselmedi bana karşı. Her zaman birbirimizin hislerini dinleyerek, onları her zaman önemseyerek, sabırla devam ettik hayatı paylaşmaya. Aşkımızı, kutsal bir şeyi paylaşırmışcasına yaşadık onunla. İşi gereği çok seyahat etmek zorunda kalırdı. Her gittiği yere muhakkak beni de götürmek isterdi. Hiç ayrı kalamazdı benden. Birlikte çıktığımız tüm seyahatleri de hemen bir balayına dönüştürürdü her seferinde. Beni incitmekten imtina ederek, gözlerimin içine bakarak yaşadı hep. Ta ki artık bakamadığı güne kadar.”
Yaşlı kadının gözyaşları yaşadığı bu büyük aşkı her anlatışında olduğu gibi yine yanağından aşağıya yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı.
Posta görevlisi de artık beşinci kata ulaşmıştı. “Bu iş gavur eziyetine döndü artık valla. Umarım son katta değildir.” diye hala söylenmeye devam ediyordu. Merdivenin tam karşısındaki kapıya yöneldi. Önce zildeki isme baktı, sonra elindeki paketin üzerinde yazılı isme baktı. Sonra tekrar zile bakıp zor da olsa sonunda hatasını telafi etmiş olmanın mutluluğuyla zili çaldı.
Zilin çaldığını duydu ama yerinden hiç kıpırdamadı. Çok uzun süredir yatağın üzerinde öylece yatıyordu. O nerede bıraktıysa onu, tam orada. Kendini içi boşalmış ve hafiflemiş hissediyordu. Ne uyumak, ne de yıkanmak istiyordu. Çünkü ne ömründe ilk defa tattığı bu harikulade yorgunluğu uyuyarak kaybetmeyi, ne de onun üzerine sinen teninin kokusunu yıkanarak yok etmeyi istiyordu. Bir an vücudunda dolaşan ellerini hatırladı. Soluklarının zevkten nasıl da tıkandığını. Sonunda ikisi de dayanması zor bir zevkle sarsılmışlardı. Bu dayanılmaz zevki birbirlerine onlar yaşatmışlardı.
Yanağından süzülen gözyaşlarını sildi ve “Ne tuhaf yaratıklarımız biz kadınlar, insan hiç hissettiği sevginin yoğunluğundan ağlar mı” diyerek gülümsedi.
Posta görevlisi elindeki paketle kapının açılmasını bir süre beklemiş. Açılmayınca da elindeki paketi kapıda asılı olan sepetin içine bırakarak, görevini başarıyla tamamlamış olmanın verdiği huzurla merdivenleri inmeye başlamıştı...
03 Haziran 2008
Haşim Arıkan
Merdivenleri ağır ağır çıkan ayak sesleri tam kapının önünde durunca yataktan yavaşça doğruldu genç kadın. “ Ne olur sakın kapıyı çalma, şu an hiç misafir ağırlayacak durumda değilim.” Duvardaki saate baktı. Saat 12:12 yi gösteriyordu. Kapının önündeki ayak sesleri kapıdan uzaklaşıp yukarı kata çıkan merdivenlere yönelince rahatladı. Komodinin üzerinde duran sigara paketindeki son sigarayı çekip yaktı. Camın önünde duran koltuğa oturdu. Sigarasından derin bir nefes çekerken ona baktı. Yüzünde anlamsız bir gülümsemeyle hala uyuyordu.
Az önce ciğerlerine doldurduğu dumanı tavana doğru üflerken her şeyin gün geçtikçe nasıl daha da zorlaştığını düşündü. İçindeki yabancılaşma duygusu artık her geçen gün biraz daha, biraz daha büyüyordu. Büyük bir tutkuyla başlayan bir ilişki de daha, kendini yine bir yabancının hayatına sinsice girmiş bir hırsız gibi hissediyordu. Tuhaf bir duyguydu bu hissettiği. Sessiz, sakin. Aynı zamanda da ciddi. Bir şeylerin toplamı. Hatırlasa da, hatırlamasa da bugüne kadar yaşadığı tüm duyguları içeriyordu. Gözü tekrar ona kaydı. Hiç bir ihtiras, zevk, arzu, içermeyen bir ilişkiydi artık yaşadıkları. Sanki hayatı paylaşmaya çalışan bir kadınla bir erkeğin aynı yatakta birlikte yatmaları, aynı evi paylaşmaları gerektiği onlara öğretilmiş olduğu için aynı yatağı ve aynı evi paylaşıyorlardı.
Sağ gözünden yavaşça yanağından aşağıya doğru süzülmeye çalışan o tek damla yaşı sildi. “Neden hep aynı son?” diye mırıldanarak oturduğu koltuktan yavaşça kalktı ve kahvaltıyı hazırlamak üzere mutfağa yöneldi.
O sırada posta görevlisi de ilk iki katta zarfın üzerinde yazılı isme rastlayamadığı için söylene söylene üçüncü kata doğru çıkmaktaydı.
Yaşlı kadın kapıya doğru yaklaşan ayak seslerini duyunca “Misafirimiz var galiba.” diyerek konuşmasını yarıda kesti. Hemen yanındaki koltukta anlattıklarını büyük bir keyifle dinlemekte olan genç kadın “Zili çalmadığına göre sanırım bize değil babaanne. Hadi ne olur devam et. Biliyor musun? Her seferinde ayrı bir keyif alıyorum senin bu anlattıklarından” Babaannesinin dedesi ile ilgili anlattıklarını dinlemek, yaşadıkları o büyük aşkın anılarına şahitlik etmek ona gerçekten büyük keyif veriyordu.
“O kadar güzeldi ki hayatı onunla paylaşmak, onunla birlikte yaşlanmak.” diyerek kaldığı yerden anlatmaya devam etmeye başladı yaşlı kadın. “O kadar çok zevk alırdık ki hayattan. Her günümüzü dolu dolu yaşardık onunla. Bir gün bile kırmadı beni, bir an bile ses tonu yükselmedi bana karşı. Her zaman birbirimizin hislerini dinleyerek, onları her zaman önemseyerek, sabırla devam ettik hayatı paylaşmaya. Aşkımızı, kutsal bir şeyi paylaşırmışcasına yaşadık onunla. İşi gereği çok seyahat etmek zorunda kalırdı. Her gittiği yere muhakkak beni de götürmek isterdi. Hiç ayrı kalamazdı benden. Birlikte çıktığımız tüm seyahatleri de hemen bir balayına dönüştürürdü her seferinde. Beni incitmekten imtina ederek, gözlerimin içine bakarak yaşadı hep. Ta ki artık bakamadığı güne kadar.”
Yaşlı kadının gözyaşları yaşadığı bu büyük aşkı her anlatışında olduğu gibi yine yanağından aşağıya yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı.
Posta görevlisi de artık beşinci kata ulaşmıştı. “Bu iş gavur eziyetine döndü artık valla. Umarım son katta değildir.” diye hala söylenmeye devam ediyordu. Merdivenin tam karşısındaki kapıya yöneldi. Önce zildeki isme baktı, sonra elindeki paketin üzerinde yazılı isme baktı. Sonra tekrar zile bakıp zor da olsa sonunda hatasını telafi etmiş olmanın mutluluğuyla zili çaldı.
Zilin çaldığını duydu ama yerinden hiç kıpırdamadı. Çok uzun süredir yatağın üzerinde öylece yatıyordu. O nerede bıraktıysa onu, tam orada. Kendini içi boşalmış ve hafiflemiş hissediyordu. Ne uyumak, ne de yıkanmak istiyordu. Çünkü ne ömründe ilk defa tattığı bu harikulade yorgunluğu uyuyarak kaybetmeyi, ne de onun üzerine sinen teninin kokusunu yıkanarak yok etmeyi istiyordu. Bir an vücudunda dolaşan ellerini hatırladı. Soluklarının zevkten nasıl da tıkandığını. Sonunda ikisi de dayanması zor bir zevkle sarsılmışlardı. Bu dayanılmaz zevki birbirlerine onlar yaşatmışlardı.
Yanağından süzülen gözyaşlarını sildi ve “Ne tuhaf yaratıklarımız biz kadınlar, insan hiç hissettiği sevginin yoğunluğundan ağlar mı” diyerek gülümsedi.
Posta görevlisi elindeki paketle kapının açılmasını bir süre beklemiş. Açılmayınca da elindeki paketi kapıda asılı olan sepetin içine bırakarak, görevini başarıyla tamamlamış olmanın verdiği huzurla merdivenleri inmeye başlamıştı...
03 Haziran 2008
Haşim Arıkan
Esin kaynakları: Nermin Bezmen - Sır, Ayn Rand - Hayatın Kaynağı
8 yorum:
Gecenin Sesi
Tenimin teninle bilendiği zamanlar
Kelebek ömrüymüş geceler
Bende söndürdüğün solukların izini sürdüm
Gündüzler dipsiz kuyu
Dudak payı bırakmışız kavuşmaya
Ondandır
Kalp her kuruttuğunda canımı
Dokunmam dudaklarıma
Uzağa Giden sayfanıza bir gelincik bıraktı...
gülümseyerek okudum.yumuşacık bir hikaye bana göre.gece olunca yanan evlerin ışıklarına tepeden bakarak düşünürdüm hep.her evde farklı hayatlar.her evde farklı hikayeler.
okurken de yine onları anımsadım.kaleminize sağlık:)sevgilerimle..
Birinde sıradanlaşmış,
diğerinde gerçek,
sonda sanki tensel gibi görünsede.
Bir şekilde üç kapıyıda çalmış aşk. Şekilden şekile girsede.
Bana burdan öyle göründü.
Çok güzel bir yazı elinize sağlık..
ne kadar güzel bir hikayeydi. Keşke bitmeseydi o katlar o merdivenler, bir gün devamını da yazarmısın bu postacının. başka apartmanlara da uğrasın lütfen.
Uzağa Giden Kadın@ Çok severim gelinciği, onun kırmızısını. Çok teşekkürler:)) Sevgilerimle
Yakamoz16@ Nihai karar her zaman sizin tabi ki. İster yazar, ister kaldırırsınız yorumlarınızı. Vardır muhakkak sizin için geçerli bir sebebi. Sevgilerimle:))
Ayşegül Kuş@ Zaman zaman sanırım hepimiz dolaşıyoruz bu düş sokağında. Çok teşekkürler:)) Sevgilerimle
Filiz@ Aşkın Çok teşekkürler. Sevgilerimle:))
Efsa@ Var aklımda aslında buna benzer öyküler. Bir gün onlara sıra gelecek. Çok teşekkürler:)) Sevgilerimle
Gerçekten çok güzel bir öykü.Postacıya ise üzüldüm.Bu arada blogtaki müziklerde bir harika.Günüme keyif kattınız.Teşekkürler...
Yorum Gönder