Bir deniz kenarındayım. Uzun süredir devam eden yoğun tempodan dolayı yorgunum ve artık ruhum ve bedenimi buluşturup, biraz olsun soluklanmak, kendimle başbaşa kalmak istiyorum. Son dönemde yaşadığım bu yoğunluğun ve hayatın üzerine düşünüyorum. Ama gözümü, sanki benim de hayat hakkında söylemek istediklerim var diye çırpınan denizden, bir türlü alamıyorum.
Deniz bugün biraz hırçın ve dalgalı. Dalgalar büyük bir şiddetle kayalıklara çarpıp yavaşça geri çekiliyor, sonra çok daha kuvvetli bir şekilde tekrar geri dönüyor. Sağ tarafımdaki o heybetli sarp kayalığın, dalgaların ona her çarpışında çıkardığı, o isyankar uğultusunu dinliyorum. Sol tarafımdaki o gösterişsiz küçük kayalığın bu hırçın dalgalar karşısındaki sükunetine ise hayran oluyorum. Deniz bu, sağı solu pek belli olmuyor. Ne kimseye bugün nasıl olmamı istersin diye soruyor. Ne de kimsenin ona müdahale etmesine izin veriyor. Ne sürekli sakin kalabiliyor, ne de sürekli hırçın ve dalgalı. Bugün kayalıkları döven bu dalgalar, yarın sanki yaptıklarından pişman olup kayalıklara sevgiyle yanaşmaya, onları sarıp sarmalamaya çalışıyor. Onlar sürekli bu dalgalara isyan etseler de, aslında bu dalgalar yıllar içinde onları şekillendiriyor. Birbirinden farklılaştırıyor, onları özgünleştiriyor.
Gözüm, açıklarda birer kelebek gibi dolaşan yelkenlilere takılıyor. Rüzgar hepsi için aynı yönden, aynı şiddette esiyor ama kimi sağ tarafa doğru yol alırken, kimi sol tarafa gidiyor. Herkes onların hangi yöne doğru gideceklerini esen rüzgarın belirlediği yanılgısına düşse de, sanırım bunu asla esen rüzgar değil, her zaman onların yelkenleri belirliyor. Bir kısmı kıyıdan uzaklaşmaya bir türlü cesaret edemiyor, hep kıyılarda dolanıyor. Bir kısmı ise korkusuzca kıyıdan uzaklaşıp açık denizlere yelken açıyor. Okyanusları keşfediyor.
Güneş denizin ardına düşüyor ve gözden kayboluyor. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Bakışlarım tekrar kayalıklara dönüş yapıyor. Kimisi altında bir bakışta kimsenin göremeyeceği muhteşem mağaralar saklıyor. Kiminin üzerinde ise büyük bir deniz feneri, yaydığı kuvvetli ışıkla, karanlıkta kaybolmak üzere olanlara, yönlerini şaşıranlara doğru yönlerini bulabilmeleri için yardımcı oluyor. İnsan ancak dikkatlice baktığında fark ediyor, asla hiçbiri diğerine benzemiyor. Bu muhteşem denizin kimi zaman hırçınlaşan, kimi zaman sevgiyle sarıp sarmalayan bu dalgaları onları özenle işliyor, farklılaştırıyor ve herbirini eşsiz ve özel yapıyor.
Başımı eğip birazda kendime, bunca yıldır yaşamın dalgalarının beni nasıl işlediklerine bakıyorum. Dünya üzerinde yaşamakta olan herkes gibi benim de özel ve tek olduğumu bir kere daha fark ederek, kendime sevgiyle gülümsüyorum. Yeni bitirdiğim bir kağıt gemiye daha, yüreğimden bir tutam sevgi katıp, onu usulca saat 22:00 civarında serin sulara bırakıyorum.
26 Eylül 2007
Haşim A.
Deniz bugün biraz hırçın ve dalgalı. Dalgalar büyük bir şiddetle kayalıklara çarpıp yavaşça geri çekiliyor, sonra çok daha kuvvetli bir şekilde tekrar geri dönüyor. Sağ tarafımdaki o heybetli sarp kayalığın, dalgaların ona her çarpışında çıkardığı, o isyankar uğultusunu dinliyorum. Sol tarafımdaki o gösterişsiz küçük kayalığın bu hırçın dalgalar karşısındaki sükunetine ise hayran oluyorum. Deniz bu, sağı solu pek belli olmuyor. Ne kimseye bugün nasıl olmamı istersin diye soruyor. Ne de kimsenin ona müdahale etmesine izin veriyor. Ne sürekli sakin kalabiliyor, ne de sürekli hırçın ve dalgalı. Bugün kayalıkları döven bu dalgalar, yarın sanki yaptıklarından pişman olup kayalıklara sevgiyle yanaşmaya, onları sarıp sarmalamaya çalışıyor. Onlar sürekli bu dalgalara isyan etseler de, aslında bu dalgalar yıllar içinde onları şekillendiriyor. Birbirinden farklılaştırıyor, onları özgünleştiriyor.
Gözüm, açıklarda birer kelebek gibi dolaşan yelkenlilere takılıyor. Rüzgar hepsi için aynı yönden, aynı şiddette esiyor ama kimi sağ tarafa doğru yol alırken, kimi sol tarafa gidiyor. Herkes onların hangi yöne doğru gideceklerini esen rüzgarın belirlediği yanılgısına düşse de, sanırım bunu asla esen rüzgar değil, her zaman onların yelkenleri belirliyor. Bir kısmı kıyıdan uzaklaşmaya bir türlü cesaret edemiyor, hep kıyılarda dolanıyor. Bir kısmı ise korkusuzca kıyıdan uzaklaşıp açık denizlere yelken açıyor. Okyanusları keşfediyor.
Güneş denizin ardına düşüyor ve gözden kayboluyor. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor. Bakışlarım tekrar kayalıklara dönüş yapıyor. Kimisi altında bir bakışta kimsenin göremeyeceği muhteşem mağaralar saklıyor. Kiminin üzerinde ise büyük bir deniz feneri, yaydığı kuvvetli ışıkla, karanlıkta kaybolmak üzere olanlara, yönlerini şaşıranlara doğru yönlerini bulabilmeleri için yardımcı oluyor. İnsan ancak dikkatlice baktığında fark ediyor, asla hiçbiri diğerine benzemiyor. Bu muhteşem denizin kimi zaman hırçınlaşan, kimi zaman sevgiyle sarıp sarmalayan bu dalgaları onları özenle işliyor, farklılaştırıyor ve herbirini eşsiz ve özel yapıyor.
Başımı eğip birazda kendime, bunca yıldır yaşamın dalgalarının beni nasıl işlediklerine bakıyorum. Dünya üzerinde yaşamakta olan herkes gibi benim de özel ve tek olduğumu bir kere daha fark ederek, kendime sevgiyle gülümsüyorum. Yeni bitirdiğim bir kağıt gemiye daha, yüreğimden bir tutam sevgi katıp, onu usulca saat 22:00 civarında serin sulara bırakıyorum.
26 Eylül 2007
Haşim A.
4 yorum:
Dilerim sevgi dolu gemin dünyanin her yerine ugrayip, herkese ve herseye sevgi götürür.
Ellerine, yüregine saglik sevgili Hasim, anlatimin o kadar güzelki, sanki bende seninle beraberdim o denizin kenarinda ve seninle beraber izledim o denizi:) Burasinin deniz, deniz kokmasi ondandir belkide:))
Sevgilerimle
Sevgili Haşim
Çırpınan denizin hayat hakkında söylediklerini onun dilinden, rüzgardan,kelebekler gibi salınan yelkenlilerden,dalgalarından ve kayalıklardan dinledik. Köpükler üstümüzü başımızı ıslatıp bizimle de şakalaştı, kağıt gemine sarsmadan atlayıp 22.00 sularında ayrıldık sahilden.Rotamızı sen belirle hangi limanlara sevgi boşaltacağız sen belirle tamam mı?Sevgilerimle.
Bazen dalgalı, bazen sakin, ne güzel....
İnsanın kendini kabullenmesi ve özel hissetmesi güzel
karşısında ki ?
Neden diye sormasa, o da öyle kabullense..
Çok güzel bir yazı, sessiz kalamadım...
Bir kağıt gemide ben yaptım ve serin sulara saldım.
Şimdilik içine binmesem de....
Ellerinize sağlık..
“Kim bilebilir hep uzakları
düşleyen birinin kederini
denizini yitirmiş bir
yunustan başka.” Diyor
Bende düşlerinize sesleniyorum,
Denizleriniz okyanuslar kadar engin
Umutlarınız maviler kadar dingin olsun.
Yorum Gönder