31 Mart 2009

En son ne zaman kendinle başbaşa kaldın?

Hatırlıyor musun?
En son ne zaman kendinle başbaşa kaldın?
En son ne zaman kendi içinde bir yolculuğa çıktın?
Sadece sen, aklın ve sana ait duyguların.
Bugüne kadar hiç kimseye söyleyemediklerin, belki de hiç bir zaman söyleyemeyeceklerin.
Yalnız senin görebildiklerin, yalnız senin hissedebildiklerin, yalnız senin şahit oldukların.
İçinde sakladığın, yoksulların, zorbaların, toplum dışına atılmışlıkların.
Suçluluk duyguların, kendine acımaların…

Söyler misin?
Daha ne kadar, onların, adları konulmadığında, seslendirilmediğinde senin için sorun olmayacağına inanacaksın?
Daha ne kadar, onları hiç kimseye söylemeyerek yok edebileceğine inanacaksın?
Daha ne kadar, seni hiç bir yere ulaştırmayan, bu ezbere bildiğin, risksiz çözümlerin kısır döngüsünde yaşayacaksın.
Daha ne kadar, birilerinin seni incittiğine, veya sana felaket getirdiğine inanacaksın?
Daha ne kadar, hayattan şikayet edecek, dünyayı suçlayacaksın?
Daha ne kadar, kadere sığınacaksın?

Sence;
Sen yaşamındaki olayları göğüsleme biçimini değiştirmeden, yaptığın seçimlerin farkında olmadan, davranışlarının, kararlarının sorumluluğunu almadan, farklılaşacak mı yaptığın bu içsel yolculukların da gördüklerin, şahit oldukların? Bitecek mi, sürekli yaşadığın tekrarların?

Ne zaman, kendine acımanın bir sonuç değil, yaşadıklarının başlangıcı olduğunu kabul edeceksin?
Ne zaman, öğrenilmiş çaresizliklerle, yeni bir gelecek yaratılamayacağını keşfedeceksin?
Ne zaman, yaşamımızın kalitesini, başımıza gelenlerin değil, onlara nasıl tepki verdiğimizin belirlediğini fark edeceksin?
Ne zaman, yaşadıklarına tepki vermediğini, kendini onların içinde tamamen kaybettiğini göreceksin?
Ne zaman senin, hayatında nelerin olacağının değil, hayatının nasıl olduğunun kararını verebildiğini fark edeceksin?

Eğer evrenin sana sunduklarına karşı, senin cevabın duyguysa, evrene cevap olarak bu duyguları mı vereceksin?

10 Aralık 2007 – 31 Mart 2009
Haşim A.

8 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

herşeye tepki vererek yaşamın içine sokulamayız. evrene gelmenin amacı tepki vrmek değil anlamak ve çözüm bulmak. Bizler davranıştan çok tepkilerle yaşıyoruz. kalelerimiz var, kılıçlarımız ve doğal olarak yaralarımız. evren cevap isterken tepki vererek, o kısır döngye katılırız. aynı çember döner duduruz, içsel kale almalarımız ve savunma mekanizmalarımızla. döndükçe daha bir başımız döner, içinden çıkılmaz olur. oysa yalnızca her zamankinin dışında bir bakış açısı sıçrama yaptıracaktır dikey yönde. ve bu sefer karşı kıyıyaa geçebiliriz.

Filiz Benera dedi ki...

Yazdığım yorumlar çıkmıyor ? Sanırım blogger dan kaynaklanıyor...

Çok güzel bir yazı öncelikle ellerinize sağlık..

Biraz düşündüm de (Kendi fikrim)
İnsan içsel yolculuğuna çıktığında, kendini üzen şeylerden kurtulmak için
bir şeyleri feda edebilmeyi göze alıyorsa buyursun çıksın...
Büyük cesaret derim ben..

Eğer çıktığı içsel yolculuk sadece aynı sorunları yad etmek ve hatırlamak ise
bu kişiyi daha çok üzer diye düşünüyorum..

İstisnalar hariç, kişi yaşantısını aslında düşünceleriyle belli eder...
Ya sorunu çözer
ya da kader der...

Kader bana birazda tembellik etmek gibi geliyor.
Hani sanki üşenmek, korkmak yada birileri benim yerime nasılsa düşünüyordur gibi......

Hayata adamakıllı cevap vermek istiyorsa insan iyi düşünmeli..
artıları ve eksileri...

şirinem dedi ki...

çok beğenerek okuduğum bir yazı oldu ara ara olsada hepimiz kendimizle iç hesaplaşması yapmazmıyız arada bunu yapmak gerekli diye düşünüyorum hayatımızda yapmak istediklerimiz yaptıklarımız pişmanlıklar ve keşkeleri sorgulamak bizlere düşüyor buda benim düşüncem .

LOYA dedi ki...

Kendimi buldum.Bütün cevapsız, ya da cevaplarının bildiğim sorularımı buldum.Yeni keşfettim, bitiş yazınıza değil, buraya yorum bırakmak geldi içimden.Saygı duyuyorum.Ama bazen insan gitme sözünü duymak ister.

Elif Kararlı dedi ki...

''Ne zaman,yaşamımızın kalitesini,başımıza gelenlerin değil,onlara nasıl tepki verdiğimizin belirlediğini farkedeceksin'' bu cümleyi bir kaç defa okudum çok anlamlı bi cümle..yanlış anlaşılmak istemem:))yazınız bütünüyle güzel ama ama bu cümle bana yazılmış gibi:)
yüreğinize sağlık..

şirinem dedi ki...

Evet arkadaşım!gülmek varken surat asmak niye,güldürmek varken ağlatmak niye,güzel sözler söylemek varken,kalpleri kırmak niye?hayat çok kısa arkadaşım ve bu dünyadaki hıc bır sey kırılan kalplere değmez.sevgilerimle :))

Nihal dedi ki...

Kelimelerim "tutuldu".. Söyleyebilecek fazla birşey bulamıyorum.. Cümlelerinizin üzerine tekrar tekrar düşünmek istiyorum.. Bu güzel yazı için teşekkürler..

Adsız dedi ki...

O kadar güzel bir yazı ki,soruların cevaplarını bulabilsek inşallah bu yazınız bir başlangıç olur hepimizin adına.