Bir gün, dünya ile arasındaki o güçlü ilişkisinin hayatını nasıl etkilediğini fark edip de dönüp kendine bakmaya başladığında, değişmeye başlıyor insanın içinde bir şeyler.
Dünyayı keşfederken, dünyaya varlığını kanıtlamak için büyük bir mücadele verirken o kadar çok uzaklaşıyor ki kendinden, kendini yeniden görmek, fark etmek heyecanlandırıyor onu!
Uyanmaya başlıyor insan!
O güne kadar ona anlatılan, ona miras bırakılan düşünceler onu artık tatmin etmiyor. Daha farklı şeylerin varlığını hissediyor.
Daha net görmeye başlıyor kendini!
Kendi gerçeğine uyanıyor.
Yıllardır ol(dur)maya çalıştığı “ben’’ den uzaklaşmaya başlayınca içindeki gerçek “ben” ortaya çıkmaya, onu rahatlatmaya başlıyor.
Diğer insanlarda gördüğü her şeyin aslında kendi içinde de var olduğunu fark ediyor.
Bugüne kadar o hep dışarıda bıraktıklarının da aslında kendine dahil olduğunu,
Kendine ait bir şeyleri dışarıda bırakarak, bir tarafını yok sayarak asla mutlu olamayacağını fark ediyor.
Kendi doğasını keşfediyor.
Öğrenmeye başlıyor insan!
Öğrenmeye başlıyor insan!
Kendinle baş başa kalabilmeyi, kendinle dürüstçe konuşabilmeyi, kendine anlayış gösterebilmeyi öğreniyor.
Kendini sevebilmeyi, kendinle arkadaş olabilmeyi,
Kalbini gerçek duygularının enerjisine açabilmeyi, içindeki tutkulara, isteklere, arzulara kulak verebilmeyi,
Kalbini gerçek duygularının enerjisine açabilmeyi, içindeki tutkulara, isteklere, arzulara kulak verebilmeyi,
Düşüncelerinin arkasından önüne geçebilmeyi öğreniyor insan.
İçindeki gerçek “ben”i özgürleştirdikçe, sarılmalarının daha sıkı, öpüşlerinin daha tutkulu, “seni seviyorum” larının çok daha güçlü olduğunu hissediyor.
İnsanın, duygularını sürekli kontrol etmeye çalışmak yerine, duygu doğasına saygı göstermesinin ne kadar özgürleştirici bir şey olduğunu keşfediyor.
Duygularına, üzerinden akıp gitmeleri için izin verdiğinde, onların da geride hiç bir iz bırakmadan nasıl kolayca kaybolduğunu, yenilerinin onların yerlerini nasıl da coşkuyla doldurduklarını hissediyor!
Kendine doğru, sevgiyle yürümeye başladığında tamamlanıyor insanın içinde bir şeyler.
İçindeki gerçek “ben”i özgürleştirdikçe, sarılmalarının daha sıkı, öpüşlerinin daha tutkulu, “seni seviyorum” larının çok daha güçlü olduğunu hissediyor.
İnsanın, duygularını sürekli kontrol etmeye çalışmak yerine, duygu doğasına saygı göstermesinin ne kadar özgürleştirici bir şey olduğunu keşfediyor.
Duygularına, üzerinden akıp gitmeleri için izin verdiğinde, onların da geride hiç bir iz bırakmadan nasıl kolayca kaybolduğunu, yenilerinin onların yerlerini nasıl da coşkuyla doldurduklarını hissediyor!
Kendine doğru, sevgiyle yürümeye başladığında tamamlanıyor insanın içinde bir şeyler.
Uyanarak, fark ederek, keşfederek, öğrenerek, hissederek, kabullenerek...
Özbenliğinin etrafa dağılmış parçaları yeniden bir araya gelip, harika bir bütün oluşturmaya başlıyorlar insanın içinde…
Haşim Arıkan
Fotoğraf : Unsplash / Alex Wigan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder