Hayata karşı bir zarafeti, bir edası, bir duruşu olmalı değil mi insanın?
Ruhunun kendine has, kendine özgü, doğal bir üslubu, bir dili.
Hayata, isyan ve öfkenin dışında verebileceği kendine has şefkatli, samimi cevapları…
Her şeye rağmen yine yeniden gülümseyebilmeli, yenilse de, kaybetse de bir daha denemeye cesaret edebilmeli değil mi insan?
Hayatı, insanları yine yeniden sevebilmeli...
Kalplerin fısıltılarını duyabilmek için korkmadan, endişelenmeden başkalarına kalbiyle sokulabilmeli,
Kalbini başka kalplere sevgiyle yaslayabilmeli…
Kalbini başka kalplere sevgiyle yaslayabilmeli…
Sevgili Nazım Hikmet ’in de dediği gibi;
"Kırdaki tek başına duran bir ağaç değil, ormandaki bir ağaç olabilmeli.
"Kırdaki tek başına duran bir ağaç değil, ormandaki bir ağaç olabilmeli.
Bütün ormanın ahenginde, hem o ahengi tamamlayarak hem de ferdiyetinden hiçbir şey kaybetmeyerek hayatı yaşayabilmeli,
Orman onu, o ormanı güzelleştirebilmeli…"
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Pexels / Kampus Production
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder