7 Temmuz 2025

Çok geç alıştım ben yaşamaya!


Hayatın, neyi-neden yaşadığımın anlamını çözmek, kendimi keşfetmek isteyen benken! O büyük anları yaşayan, acılarını çeken, üzülen, mutsuz olan, korkan, endişelenen benken!
Neden hayatı(mı) yorumlayacak birilerine duyduğum bu ihtiyaç?
 
Hayatı(mı) benim yerime yorumlayacak biri gerçekten var olabilir mi ? 
Zihnindeki düşüncelerin, kendi geçmişinin filtresinden süzülebilenlerinden başka, bana ne söyleyebilir ki?
 
Oysa ben!
Hayatı(mı) ben’den dinlemeyi seçersem, kendime karşı dürüst, samimi, içten olabilirsem, kendimin farkındalığıyla yaşamdan öğreneceklerim bir sonu olabilir mi?
 
Neden bu kadar zor benim için? Kendi kendimin ışığı olabileceğime, yürüdüğüm yolu kendi ışığımla aydınlatabileceğime inanmak? Kendini yetiştirenin de , kendini inşa edenin de, kendine öğretenin de ben olduğumu neden göremiyorum?
 
Her şeyin anlamını bana ihbar edenin yaşam olduğunu, neden anlayamıyorum?
 
Bir duyguyu nasıl yaşadığımın farkındalığı, acaba kendime dair aradığım hangi cevapları veriyor bana? Kendime ilgili tüm bilginin, benim davranışlarımda, tavırlarımda, tutumlarımda saklı olduğunu ben neden hala fark edemiyorum?
 
Düşünüyorum!
Acaba, masumiyetin, saflığın bana verdiği o özgüveni, ben nerede, ne zaman yitirdim?
Bir insanın ruhunun kendine yeterliliğine olan inancımı nasıl kaybettim?
 
Ben, ne zamandan beri, başkalarının beni beslemesini bekleyen ruhsal bir dilenciyim?
 
Benim ihtiyacım olan şey, bir guru, bir inanç, bir ideoloji, bir felsefe mi?
Yoksa alışkanlıklarına saplanıp kalmayan, geleceği sürekli bildiği, alıştığı geçmişe dönüştürmeyen, zihnin getirebildiği sınırın ötesine geçip, bilinmeyenin enginliğine dalabilen saf bir bilinç mi?
 
Ben, bugüne kadar, kendime değer verip, kendime dürüst, samimi sorular sorup, onların bir süre içimde mayalanmalarına izin verip, hayatı(mı) kendimden dinlemeyi hiç denemedim ki!
 
Haşim Arıkan


Fotoğraf : Unsplash / Slava Jamm
 

6 Temmuz 2025

Kimse için hazır bir yol yok! Hepimiz yürüyerek kendimize bir yol yapıyoruz.


Bir gün, dünya ile arasındaki o güçlü ilişkisinin hayatını nasıl etkilediğini fark edip de dönüp kendine bakmaya başladığında, değişmeye başlıyor insanın içinde bir şeyler.

Dünyayı keşfederken, dünyaya varlığını kanıtlamak için büyük bir mücadele verirken o kadar çok uzaklaşıyor ki kendinden, kendini yeniden görmek, fark etmek heyecanlandırıyor onu!

Uyanmaya başlıyor insan!

O güne kadar ona anlatılan, ona miras bırakılan düşünceler onu artık tatmin etmiyor. Daha farklı şeylerin varlığını hissediyor.
Daha net görmeye başlıyor kendini! 
Kendi gerçeğine uyanıyor.
Yıllardır ol(dur)maya çalıştığı “ben’’ den uzaklaşmaya başlayınca içindeki gerçek “ben” ortaya çıkmaya, onu rahatlatmaya başlıyor.
Diğer insanlarda gördüğü her şeyin aslında kendi içinde de var olduğunu fark ediyor.
Bugüne kadar o hep dışarıda bıraktıklarının da aslında kendine dahil olduğunu,
Kendine ait bir şeyleri dışarıda bırakarak, bir tarafını yok sayarak asla mutlu olamayacağını fark ediyor.
Kendi doğasını keşfediyor.
 
Öğrenmeye başlıyor insan! 

Kendinle baş başa kalabilmeyi, kendinle dürüstçe konuşabilmeyi, kendine anlayış gösterebilmeyi öğreniyor. 
Kendini sevebilmeyi, kendinle arkadaş olabilmeyi,
Kalbini gerçek duygularının enerjisine açabilmeyi, içindeki tutkulara, isteklere, arzulara kulak verebilmeyi, 
Düşüncelerinin arkasından önüne geçebilmeyi öğreniyor insan.
İçindeki gerçek “ben”i  özgürleştirdikçe, sarılmalarının daha sıkı, öpüşlerinin daha tutkulu, “seni seviyorum” larının çok daha güçlü olduğunu hissediyor.
İnsanın, duygularını sürekli kontrol etmeye çalışmak yerine, duygu doğasına saygı göstermesinin ne kadar özgürleştirici bir şey olduğunu keşfediyor.
Duygularına, üzerinden akıp gitmeleri için izin verdiğinde, onların da geride hiç bir iz bırakmadan nasıl kolayca kaybolduğunu, yenilerinin onların yerlerini nasıl da coşkuyla  doldurduklarını hissediyor!  
 
Kendine doğru, sevgiyle yürümeye başladığında tamamlanıyor insanın içinde bir şeyler.

Uyanarak, fark ederek, keşfederek, öğrenerek, hissederek, kabullenerek...

Özbenliğinin etrafa dağılmış parçaları yeniden bir araya gelip, harika bir bütün oluşturmaya başlıyorlar insanın içinde…

Haşim Arıkan



Fotoğraf : Unsplash / Alex Wigan

5 Temmuz 2025

Okuduğu bir kitabın ya da yazının içindeki hangi duygunun kilidini açacağını kestiremez ki insan!

 


“Tenhalığı seviyorum.” diyor… 
“Yalnızlığı seviyorum.” diyorum!
 
“Sık görüşülmeyen ama bağı da koparılmayan dostluklar.” diyor…
“Az ama güvenilir, gerçek dostlar.” diyorum!
 
“Sakin mekanlar.” diyor…
“Doğa.” diyorum!
 
Okuduğum satırlarla yaptığım sohbete ara verip okuduklarımın bana neler hissettirdiğini düşünüyorum. 

O an benimle konuşmaya başlayan huzurlu, sakin bir ses duyuyorum içimde!
 
Unutma! 
Kendini tanımak için senin insanlara ihtiyacın var!
Yaşam(ak) demek; insanlarla ilişkide olmak demektir.
Diğer insanlarla ilişkilerimiz hepimiz için bir kendini açığa vurma sürecidir!
Bize kendimiz hakkındaki bilgileri, ilişkilerimizde ortaya çıkan duygularımızın, davranışlarımızın, tutumlarımızın, düşüncelerimizin farkındalığı verir.
Hiç birimiz bir başımıza tamamlanamayız, bizi tamamlayan şey diğer insanlarla ilişkilerimizdir.
 
Sen,
İnsanların seninle ilgili bir şeyleri fark etmelerinden mi?
Kendini açığa vurup, kendini, kendine ele vermekten mi kaçıyorsun?
 
Bu zor soruya bir itirafla karşılık vermeye karar veriyorum!

“Her ne kadar yol kat etsem de, terk edilme ve haksızlığa uğrama yaralarım hala tam iyileşmedi. Yalnız ve kendi dünyamda yaşayarak, acı çekme, kendimi değersiz hissetme olasılıklarını kendimce ortadan kaldırmaya çalışıyorum.”
 
Bu yüzleşme anıyla birlikte, fark ediyorum ki bu kitabı okumaya başlayan ben ile artık aynı ben değilim!
 
Düşünüyorum…

Okuduğumuz kitaplar bize yeni bir şey mi öğretiyor, yoksa onlar aracılığıyla biz içimizde var olanı mı görmeye başlıyoruz?

Yaşamı seyrederek, yorumlayarak yaptığımız çıkarımlar mı hayatımızda bir değişim yaratıyor? Yaşamımızı değiştirecek şekilde bizde ortaya çıkanlarla mı, daha yüksek gerçekliklere ulaşıyoruz?

Yaşantıya dönüştüremediğim bir bilgi, hayatımda acaba nasıl bir fark yaratıyor!

Düşünüyorum…

Haşim Arıkan


Fotoğraf : Unsplash / Nguyen Thu Hoai

4 Temmuz 2025

Yaşayamadığın hayat hızla akıp giderken, sen de bir kenarda öylece durmuyor musun?

Bakışların öyle derin ki, sanki yaralarımı, senden saklamak için üzerime giydiğim tüm imajları yırtıp açıyor, beni tüm cesaretsizliğimle, korkularımla, zayıflıklarımla, sevgi açlığımla görüyormuşsun gibi…

Ama ben….

Senin karşında böyle, tüm duygusal çıplaklığımla duramam ki!

Korkarım beni böyle görürsen, beni;
İstemeyeceğinden,
Sevmeyeceğinden,
İnciteceğinden,
Yaralayacağından.
Hiç beklemediğim anlarda senden gelebilecek darbelerden…
 
Ne kadar gerçek duygularımı sana  belli etmeden, sevgi açlığımı sana hissettirmeden karşında var olabilirsem, o kadar rahat ve güvende hissederim kendimi ben.
 
Ne olur, çek artık beni en çıplak halimle görüyormuş gibi bakan o gözlerini üzerimden.
 
İzin ver bana,
Gerçek duygularımı, yaralarımı senden saklamama. 
Zihnimdeki imajlarla, yargılarla, inançlarla, şablonlarla oluşturduğum bir kimlik modelinin içinde sanki iyiymişim, mutluymuşum gibi senin karşında durmama.
 
Her ne kadar bu şekilde yaşayıp, gerçekte kim olduğumu ve gerçek ihtiyaçlarımın ne olduğunu kaybediyor, gitgide kendime yabancılaşıp, “sahte kişilik taşıyıcısı” olarak her gün biraz daha uzmanlaşıyor olsam da, 

Bu sahte kişiliklerin ardına saklanarak yaşadığım bu “yarım hayat”, benim kendi seçimim sonuçta. 

Kimimiz kurtarıcısıyız, kimimiz kurbanıyız kendimizin bu hayatta, 

Lütfen saygı duy sen de benim kendi özgür irademle verdiğim bu karara!

Haşim Arıkan



Fotoğraf : Unsplash / Maksym Mazur


3 Temmuz 2025

Dünü değiştirecek bir yarının yaklaştığını, bugünden kim kestirebilir ki?

 

Zaman değişiyor…
Ben değişiyorum.

Değişerek kendimi mi inkar ediyorum?
Yoksa özüme geri mi dönüyorum?

Kimdim ben?
Şimdi kim oluyorum?

Hangi ben’e güvenmeliyim düşünüyorum?

Hayat akıp gidiyor…
Ömür dediğimiz süre, her gün bir gün daha azalıyor.

Yolu hayatıma çıkanların, hikayem de durup biraz soluklananların dokunuşları, duygu ve düşüncelerimi sürekli değiştiriyor.
Farklı farklı ruh hallerim, düşüncelerim durmaksızın birbirini takip ediyor.

Acaba unuttuklarım mı eriyip, özüme karışıp gerçek ben’in eksik reçetesini tamamlıyor?
Yoksa anılarımda yaşayanlar mı gerçek beni, bana unutturmayıp, hatırlatıyor?
Unutmalı mıyım, hatırlamalı mıyım bir türlü karar veremiyorum?

Bugün dün oluyor, yarın bugüne dönüşüyor.
Dün bugüne sızıp yarınlara ulaşmak için çabalıyor.
Yarın sürekli tekrar eden bir dün olmayı hiç istemiyor.
Dün ve yarının bugünle ilişkileri, ben onları bugünde hatırlamaktan vazgeçmediğim sürece asla sona ermiyor.

Acaba hangisi bugünü geriye döndürüyor, hangisi bugünü daha ileriye götürüyor?

Bugünün ihtiyacı olan ipucunu ya da öğüdü acaba ona hangisi veriyor.

Düşünüyorum…

Haşim Arıkan


Fotoğraf :  Unsplash / Leandra Rieger

2 Temmuz 2025

Ona yüklediğin anlam, belki de senin ona ihtiyacın kadardır!


Sana yaşattıklarımdan dolayı belki hala canın yanıyor.
Belki de artık benden nefret ediyorsun!

Kendi kendime düşünüyorum da!

Ben gerçekten bunu mu hak ediyorum?

Lütfen kabul et!
Ben senin hayatına izinsiz girmedim.
Girmeme, hayatında bir süre konaklamama sen müsaade ettin.
Sen de, bu ilişkide payına düşecek ne varsa benimle birlikte yaşamayı seçtin.
Yaşadın. Yaşattın.
Keşfettin. Keşfettirdin.

Adına hayat dediğimiz, karşılıklı oynadığımız bu oyunda, ben belki de tıpkı senin gibi, kendin ve hayatınla ilgili bazı gerçekleri sana göstermekle görevliydim.

Söyler misin?
Eğer ben olmasaydım;
Yaşadıklarımız sonucu farkına vardıklarının farkına varabilir miydin?
Benimle keşfettiklerini tek başına da keşfedebilir miydin?

Lütfen kendini, yaşadığın geçmişi, o geçmişin senin üzerindeki etkilerini kabul et ve onları anla.

Hayatın sana yolladığı mektubu getiren postacıya bu kadar çok kızma!

"Bir ilişki tesadüfen de başlasa, bizim ona devam etmemiz, bizim geçmişimizle, kişiliğimizle alakalıdır. Seçtiğimiz her insan mutlaka bizden bir parça taşır. Ya bizde eksik olanı ya da eksiğe neden olanı bize hatırlatır. İyileştiremediğimiz geçmişimiz, bizi yaralayan davranışları yaşatanı bularak, kendini bize tedavi ettirmeye çalışır."

Unutma!

"Bizi yıpratan ilişkileri şansızlığımız, kaderimiz yüzünden değil, geçmişimize bir çözüm bulamadığımız için yaşarız. Kendimizle ilgili hangi düşünceye sahipsek, bize o gerçeği onaylayacak insanları hep hayatımıza sokarız."

Kabul et artık bu gerçeği, onunla yüzleşmekten daha fazla kaçma!

Çözüm tamamen senin elindeyken, ruhunda benim ağırlığımı yıllarca boşu boşuna taşıma…

"Ben bugün, yaşadıklarımızı artık değiştiremem ama sen bugün onları farklı yorumlamayı seçersen, onların senin hayatın üzerindeki etkileri değişecek"

Beni değil sadece bu gerçeği hatırla…

Haşim Arıkan


Fotoğraf: Unsplash / Micah Sammie Chaffin

1 Temmuz 2025

Dıştan içe doğru sessiz bir yolculuk bu!


Heyecanlanıyorsun!
Çünkü yeniden kendini önemsemeye, kendine değer vermeye başlıyorsun. Zaman içinde o kadar çok uzaklaştı(rıldı)n ki kendinden, kendine ilgi göstermek, kendin için bir şeyler yapmayı istemek heyecanlandırıyor seni. Kendin için heyecanlandığını görmekse, iyi geliyor sana...
 
Uyanıyorsun!
Kendi otantik benliğini, duygu doğanı hatırlıyorsun. Kendinle ilgili yıllardır başka ağızlarda aradığın cevapların, aslında hep senin içinde saklı olduğunu keşfediyorsun. Kendi gerçeğini hatırlamaya uyanıyorsun. Hatırladıkça daha iyi anlıyor, anladıkça daha çok seviyorsun kendini…
 
Fark ediyorsun! 
Gölge tarafının da, aydınlık yanın gibi sen olduğunu. Dışladıklarının, reddettiklerinin de sana dahil olduğunu. Onları bastırarak, yok sayarak asla tam ve bütün olamayacağını fark ediyorsun. Sahiplenmenin ışığı düşüyor üzerine, gölge tarafını da artık rahatça görüp yönetebiliyorsun…
 
Öğreniyorsun! 
Kendine sesini duyurabilmeyi. Kendini dinleyebilmeyi. Kendinden utanmadan, geçmişte olduğun sen yüzünden kendini suçlamadan yaşayabilmeyi. Kendine anlayış ve şefkat gösterebilmeyi öğreniyorsun. Kendine gösterdiğin şefkat rahatlatıyor seni ve sen artık kendi başında nöbet tutmayı bırakıyorsun…
 
Hissediyorsun! 
İçindeki “gerçek ben” i destekledikçe, sarılmalarının çok daha sıkı, “seni seviyorum” larının çok daha güçlü olduğunu. Duygu doğana saygı göstermenin senin için ne kadar özgürleştirici olduğunu hissediyorsun. Sen gerçek duyguların güçlü enerjisiyle aydınlanınca, insanlar ışığa koşan bir pervaneye dönüşüyorlar etrafında…

Tamamen sana özel, dıştan içe doğru yaptığın bu yolculukta, her şey sana bağlı olarak, senin istediğin hızda gerçekleşiyor.

Uyanarak, öğrenerek, fark ederek, keşfederek, hissederek, kabullenerek... 
 
Yıllardır özlemini çektiğin “sen” oldukça, bildiğin “sen”i bırakıyorsun.

Bildiğin “sen”i bıraktıkça özgürleşiyor, özgürleştikçe hayatla gerçek “sen” olarak buluşuyorsun.
 
Haşim Arıkan


Fotoğraf : Unsplash / Luiz Rogerio Nunes