9 Eylül 2008

Kirpiler ve insanlar!

Aslında hep tuhafıma giden bir durum olmuştur bu. Bizlere hayat dersi veren öykülerin bir çoğunun kahramanlarının hayvanlar olması. Onları küçümsediğimden değil bu kesinlikle. Acaba bize bilinç altımızın bir oyunu mu diye düşünürüm hep. Kendimizi, onların efendisi ve birlikte yaşadığımız bu dünyanın tek hakimi görerek, onları sürekli yok ettiğimiz ve onların yaşam alanlarını duyarsızca mahvettiğimiz, kendi konforumuz için düşüncesizce daralttığımız için, bilinç altımızın ürettiği bastırılamayan bir günah çıkarma arzusu mudur acaba bu?

Bunu şimdi size neden mi anlattım? Sinan Akyüz’ün geçtiğimiz aylarda okuduğum Yatağımdaki Yabancı isimli kitabında anlattığı “buzul çağındaki kirpilerin durumunu anlatan öykü” ye takıldım kaldım biraz da ondan.

“Buzul Çağı başladığında pek çok hayvan soğuktan donarak yavaş yavaş ölmeye başlamış. Bunun farkına varan kirpiler soğuktan korunmak ve kendilerini koruyabilmek için birbirlerine iyice sokulma kararı almışlar. Ama sırtlarındaki oklar birbirlerine batınca yaralanmışlar, canları yanmış ve hemen ayrılmışlar. Hepsi kendi yollarına gitmişler. Soğuk devam ettiği için de birer birer donarak ölmeye devam etmişler. Çok geçmeden bir karar vermeleri gerektiğini anlamışlar. Ya ölüp yeryüzünden silineceklermiş ya da sırtlarındaki dikenlerine rağmen birleşip birbirlerine sokulmayı göze alacaklarmış. Tabi ki yeryüzünden silinmek yerine birlik olmaya karar vermişler. En önemli şeyin birbirlerinin sıcaklığından faydalanmaları olduğunu bildiklerinden bir kere de doğru mesafeyi tutturamasalar da zamanla birbirlerine, vücut sıcaklarından yararlanacak kadar yakın ama birbirlerini incitmeyecek kadar uzak durmayı öğrenmişler. Ve buzul çağını hayatta kalarak atlatmayı başarmışlar.“

Bu satıra kadar ulaştıysanız eğer sizler de okumuş oldunuz bu öyküyü artık. Peki size ne düşündürdü okuduğunuz bu öykü? Eğer benim düşündüklerimi size de düşündürdüyse;

Ne dersiniz? Bir gün biz insanlar da desteğimizi birbirimize hissettirebilecek kadar yakın ama birbirimizi incitmeyecek, birbirimizin sınırlarını ihlal etmeyecek kadar birbirimizden uzakta yaşamayı öğrenebilir miyiz?

Bizler de birbirimizin canını yakmadan birlikte yaşayabileceğimiz o ideal mesafeyi tutturabilir miyiz?

08 Eylül 2008
Haşim Arıkan

2 yorum:

beenmaya dedi ki...

deja vu :))

Seyyah dedi ki...

tutturamayız o yetenek yok bizim türümüzde, toplum bilinci yok, sapına kadar bencil yaradılışlıyız. kendimiz kurtulacaksak dünya batsa umrumuzda olmaz. ısınmak için birbirine sokulsa bu tür ben daha çok ısınıyım derken birbirlerini boğarlar. çok karamsar oldu ama bu dünya buna doğru gidiyor. Keşke yanılsam masallar gerçek olsa :))