Mel Gibson’ın başrolünü oynadığı “What Women Want – Kadınlar ne ister?” isimli filmini seyredenler el kaldırsın lütfen. Hani bekar bir reklamcıydı Mel Gibson, Darcy adında bir kadınla (Helen Hunt) çalışması gerektiği için kadınların nasıl düşündüğünü ve neleri sevdiklerini anlamasını sağlayacak bir testten geçiyordu. Bu sırada ufak bir kaza geçirip, ertesi sabah uyandığında çok ilginç bir özelliğe, “kadınların ne düşündüğünü anlama yeteneği” ‘ne sahip olduğunu fark ediyordu.
Sıkı durun şimdi size bununla ilgili bomba gibi bir haberim var! Bilim adamlarının uzun süren çalışmaları sonucu, bu iş için gerekli iksir bulunmuş. Tahmin ettiğiniz gibi bulunan bu iksiri içtiğiniz zaman aynı Mel Gibson gibi – hatta daha da ötesi, cinsiyet gözetmeksizin tüm- insanların sizinle ilgili ne düşündüğünü anlayabiliyorsunuz. Ama bu iksirin artı bir özelliği daha var. Bu iksir çift taraflı etki ediyor. Yani, bu iksiri içtiğinizde çevrenizdeki tüm insanlar da sizin onlarla ilgili düşüncelerinizi anlayabiliyor. Evet ne düşünüyorsunuz? Yoksa hazırlıksız mı yakalandınız bu fikre? İnanmıyorum! istemiyor musunuz?
Can Dündar’ın;
Hiç düşündünüz mü orjinal kişiliklerinizden kaç kopya çıkarılabileceğini?
Kaç farklı hayatı birarada yaşadığınızın farkında mısınız?
İstemeden yaptıklarınız isteyip yapamadıklarınız, gündüz yapıp gece pişman olduklarınızla nasıl çaresizce başka başka dünyalara doğru kanat çırpmaya çabaladığınızı farkediyor musunuz?
diye başlayıp ,
Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç suret bırakacaksınız?
Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız?
Sahi, kaç kopyasınız siz...?
Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz...?
diye bitirdiği, hani hepimizin o çok beğendiği yazısını hatırlayın isterseniz.
Ya da Ahmet Altan’ın yine çok beğendiğimiz;
Ne kadarınız gerçek sizin, kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza, söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıpda ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde...??? Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığınız ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize gömdüğünüz oluyor mu, korkaklıklar var mı, kalleşlikler var mı…………………
diye başlayıp,
ne kadarınız gerçek sizin?
ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
diye sorular sorarak devam ettiği “kırkıncı oda” isimli muhteşem yazısını hatırlayın।
Hadi, çok beğenmemiş miydiniz bu yazıları? İşte size fırsat. Daha ne düşünüyorsunuz. Size o hep şikayet ettiğimiz maskelerden artık kurtulacaksınız diyorum. Artık herkesin yüzündeki maskeler düşecek, herkesin aklındaki tüm düşünceler tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak diyorum. Hadiiiiii.
• Hazır mısınız? Gerçekten de o çok şikayet ettiğiniz ama yanınızdan da eksik etmediğiniz maskelerinizi artık çıkarmaya? Herşeyle, herkesle yüzleşmeye.
• Hazır mısınız? Tüm kaygılarınızı, korkularınızı, öfkenizi, nefretinizi, acılarınızı, endişenizi, güvensizliklerinizi, kıskançlıklarınızı, kısacası bugüne kadar içinizde yaşadığınız tüm olumsuz duygularınızı, hiç gizlemeden, herkesle açık, açık paylaşmaya. Karşınızdakilerin şimdiye kadar hiç bilmediğiniz bu duygularına saygılı olmaya.
• Hazır mısınız? Bugüne kadar yalnız yaşadığınız duygusal med-cezirlerinizi, artık ilgili kişilerle ve tüm çıplaklığıyla, hiç gizlemeden uluorta yaşamaya. O acımasız düşüncelerinizi önce karşınızdakilere bir ok gibi saplayıp, sonra deliler gibi pişman olmaya.
• Hazır mısınız? Bugüne kadar en kuytularınızda herkesten -bazen kendinizden bile- sakladığınız sırlarınızı paylaşmaya. En kuytularınızı gün ışığına çıkarmaya. Artık gizli duygularınızı saklayacağınız gün ışığı alamayan hiç bir yer bırakmamaya.
• Hazır mısınız? O çok sevdiğiniz insanlardan, hiç beklemediğiniz anlarda, hiç beklemediğiniz şeyler duymaya? O çok sevdiğiniz insanlara –beyninizde zaman zaman yeşeren o yabani- düşüncelerinizle hiç beklemedikleri anlarda büyük düş kırıklıkları yaşatmaya?
• Hazır mısınız? Platonik aşklarınızı artık aleni yaşamaya, her kim olursa olsun sizinle ilgili yaşanan platonik aşklara da saygılı olmaya.
• Hazır mısınız? Şu an hani o hiç önem vermediğiniz insanların, sizinle ilgili hiç bilemediğiniz düşüncelerini öğrendiğinizde de, onlara ve o düşüncelerine duyarsız kalmaya. Onlara hiç kırılmadan, gülüp umursamamaya? Hani o tanımadığınız insanlarla ilgili sizin de sahip olduğunuz düşüncelerinizi tüm çıplaklığıyla, onlarla paylaşmaya.
• Hazır mısınız? İş hayatınızda birlikte çalışmak zorunda olduğunuz insanlarla ilgili tüm düşüncelerinizi bütün çıplaklığıyla paylaşmaya. Yine onların sizinle ilgili bütün düşüncelerini de tüm çıplaklığıyla öğrenmeye, o düşünceleri kabul etmeye.
• Hazır mısınız? Bencil insanların sizinle ilgili acımasız düşüncelerine anlayışlı olmaya. Duygusal insanları düşüncelerinizle -istemedende olsa- bunalımlara sokmaya. Sonrada bunları hiç umursamamaya.
• Hazır mısınız? Duygusal olarak çırılçıplak, gururla ve onurla hayatta var olabilmeye? Kimseyi yıkmadan, hiç bir şeyden yıkılmadan yaşayabilmeye.
• Hazır mısınız?................................................................
• Gerçekten hazır mısınız? Artık tüm düşüncelerinizi özenle seçebilmeye. Hem maskesiz, hem mutlu, hemde özgürce, dilediğince yaşayabilmeye. Herkese ve herşeye pozitif bakabilmeye. Herşeyi bütün çıplaklığı ile görüp yine de kim olursan ol gel diyebilmeye. Kim olursa olsun kalbinizdeki sevgiden ona da bir parça verebilmeye. İnsanları günahları ve sevaplarıyla, doğruları ve yanlışlarıyla, oldukları gibi kabullenebilmeye. Onları koşulsuz bir sevgiyle, her daim sevebilmeye.
Eğer hazır değilseniz, var mısınız ne zaman hazır olacağınız üzerine biraz düşünmeye……………
20 Nisan 2007
Haşim A.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder