Hiç gerçek bir öğretmeniniz oldu mu? Sizi saf ve yontulmamış bir mücevhermiş gibi görüp, bilgelikle onurlu bir bir ışıltıya dönüştürmek isteyen? Ölmekte olan bir dostunuz size bilmeniz gerekenleri anlatmaya çalışsaydı? Bu sohbet hiç bitsin ister miydiniz acaba?
Mitch Albom’um “Öğretmenim Mori’yle salı buluşmaları” isimli kitabı işte tam böyle bir şey. Yaşlı profesör Mori’nin hayatındaki son sınıfı, tek öğrencisi Mitch ile her salı kahvaltıdan sonra hayatın anlamı üzerine kişisel deneyimlerine dayanan derslerini anlatıyor. Bu ikisinin de son tezleri aslında. Yaşamakta olan adamın, birlikte hazırladıkları ilk tezin aksine, bu kez tezi bir an önce bitirmek gibi bir çabası yok. Bu tez hiç bitsin istemiyor.
İki dost, yaşam, aile, evlilik, toplum, merhamet, ölüm, korku, açgözlülük, yaşlanma ve anlamlı bir yaşam felsefesi üzerine içtenlikle konuşuyorlar.
Mitch Albom’um “Öğretmenim Mori’yle salı buluşmaları” isimli kitabı işte tam böyle bir şey. Yaşlı profesör Mori’nin hayatındaki son sınıfı, tek öğrencisi Mitch ile her salı kahvaltıdan sonra hayatın anlamı üzerine kişisel deneyimlerine dayanan derslerini anlatıyor. Bu ikisinin de son tezleri aslında. Yaşamakta olan adamın, birlikte hazırladıkları ilk tezin aksine, bu kez tezi bir an önce bitirmek gibi bir çabası yok. Bu tez hiç bitsin istemiyor.
İki dost, yaşam, aile, evlilik, toplum, merhamet, ölüm, korku, açgözlülük, yaşlanma ve anlamlı bir yaşam felsefesi üzerine içtenlikle konuşuyorlar.
İşte size onların, bu muhteşem kitaptaki, muhteşem sohbetlerinden küçük, küçük alıntılar.
Pişmanlıklar
“Mitch kültürümüz bizi ölüm anı gelmeden bu tür şeyler üzerine düşünmeye yüreklendirmiyor. Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak, evin ipoteğini ödemek, yeni araba almak, kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce şeylerle öylesine sarılmış ki etrafımız. Hayatı sürdürebilmek için bir sürü ıvır zıvır ile uğraşmak zorundayız. Bu yüzden söyle bir geri çekilip hayatımıza bakarak ‘Bu mu yani? Hayattan istediğim her şey bu mu? Burada eksik olan bir şeyler yok mu?’ demek alışkanlığına sahip değiliz”
Ölüm
“Çünkü” diye devam etti Mori “Bir çoğumuz adeta uyurgezer gibi dolaşıyoruz etrafta. Yaşamı tam anlamıyla tanımıyoruz, çünkü hayatı uyur uyanık, yapmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyleri otomatik olarak yaparak yaşıyoruz” Peki ölümle yüzleşmek bunu değiştiriyor mu? “Evet. Tüm bu şeylerden uzaklaşıp esas üzerine yoğunlaşıyorsun. Öleceğinin bilincine vardığında, her şeyi çok farklı bir gözle görüyorsun.” Mori iç çekti.” Ölmeyi öğren, nasıl yaşayacağını öğrenirsin.”
Aile
“ Günümüzde aile dışında, kişilerin üzerine basabileceği bir temel, güvenli bir zemin yok. Hastalandıktan sonra bunu çok açık anladım. Eğer ailenizden sevgi, ilgi ve destek görmüyorsanız, hayatta fazla bir şeyiniz yok demektir. Sevgi çok önemli. Ünlü şair Aude’in de söylediği gibi, ‘ Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz.”
Yaşlanma korkusu
Peki eğer yaşlılık bu kadar değerliyse niçin herkes “Keşke yeniden gençlik yıllarıma dönebilseydim“ diyor? Gülümsedi. “Bu söz neyi yansıtıyor dersin. Tatmin olmamış kişiler. Layıkıyla yaşanmamış hayatlar. Anlamı bulunamamış yaşamlar. Eğer hayatının anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin. İleri gitmek istersin. Daha da yapmak, daha da görmek istersin. Altmış beş yaşına dek bekleyemezsin.”
Para
“Ülkemizde sürüp giden bir beyin yıkamayla karşı karşıyayız” diye iç çekti Mori. “Beyin yıkamak nasıl gerçekleşir biliyor musun? Aynı şeyi bir insana defalarca tekrarlarsın ve biz de bu ülkede bunu yapıyoruz. Nesnelere sahip olmak iyidir. Daha fazla para iyidir. Daha fazla gayrimenkul iyidir. Daha fazla ticaretci yaklaşım iyidir. Daha fazla iyidir. Daha fazla iyidir. Bunu tekrarlar dururuz – ve bu defalarca bize tekrar edilir- ta ki insanlar farklı düşünmeyi aklından bile geçiremez hale gelinceye kadar. Ortalama sıradan insan sürekli dikte edilen tüm bu yalanlarla öylesine dolmuştur ki, gerçekte neyin önemli olduğuna ilişkin kendi bakış açısı diye bir şey kesinlikle kalmamıştır.”
“Mitch tepedekilere iyi görünmek istiyorsan, bunu unut. Ne yaparsan yap seni küçümseyeceklerdir. Eğer aşağıdakilere gösteri yapıyorsan, onu da unut. Onlar sadece sana gıpta edeceklerdir. Statü seni hiç bir yere götürmez. Sadece açık yüreklilik her insanla eşit düzeyde var olabilmeni sağlar”
Eğer bu muhteşem kitabı okumadıysanız, filmini de seyretmediyseniz okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. İçinde -Mori'nin yorumundan- hayata dair çok fazla şey bulacaksınız.
Pişmanlıklar
“Mitch kültürümüz bizi ölüm anı gelmeden bu tür şeyler üzerine düşünmeye yüreklendirmiyor. Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak, evin ipoteğini ödemek, yeni araba almak, kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce şeylerle öylesine sarılmış ki etrafımız. Hayatı sürdürebilmek için bir sürü ıvır zıvır ile uğraşmak zorundayız. Bu yüzden söyle bir geri çekilip hayatımıza bakarak ‘Bu mu yani? Hayattan istediğim her şey bu mu? Burada eksik olan bir şeyler yok mu?’ demek alışkanlığına sahip değiliz”
Ölüm
“Çünkü” diye devam etti Mori “Bir çoğumuz adeta uyurgezer gibi dolaşıyoruz etrafta. Yaşamı tam anlamıyla tanımıyoruz, çünkü hayatı uyur uyanık, yapmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyleri otomatik olarak yaparak yaşıyoruz” Peki ölümle yüzleşmek bunu değiştiriyor mu? “Evet. Tüm bu şeylerden uzaklaşıp esas üzerine yoğunlaşıyorsun. Öleceğinin bilincine vardığında, her şeyi çok farklı bir gözle görüyorsun.” Mori iç çekti.” Ölmeyi öğren, nasıl yaşayacağını öğrenirsin.”
Aile
“ Günümüzde aile dışında, kişilerin üzerine basabileceği bir temel, güvenli bir zemin yok. Hastalandıktan sonra bunu çok açık anladım. Eğer ailenizden sevgi, ilgi ve destek görmüyorsanız, hayatta fazla bir şeyiniz yok demektir. Sevgi çok önemli. Ünlü şair Aude’in de söylediği gibi, ‘ Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz.”
Yaşlanma korkusu
Peki eğer yaşlılık bu kadar değerliyse niçin herkes “Keşke yeniden gençlik yıllarıma dönebilseydim“ diyor? Gülümsedi. “Bu söz neyi yansıtıyor dersin. Tatmin olmamış kişiler. Layıkıyla yaşanmamış hayatlar. Anlamı bulunamamış yaşamlar. Eğer hayatının anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin. İleri gitmek istersin. Daha da yapmak, daha da görmek istersin. Altmış beş yaşına dek bekleyemezsin.”
Para
“Ülkemizde sürüp giden bir beyin yıkamayla karşı karşıyayız” diye iç çekti Mori. “Beyin yıkamak nasıl gerçekleşir biliyor musun? Aynı şeyi bir insana defalarca tekrarlarsın ve biz de bu ülkede bunu yapıyoruz. Nesnelere sahip olmak iyidir. Daha fazla para iyidir. Daha fazla gayrimenkul iyidir. Daha fazla ticaretci yaklaşım iyidir. Daha fazla iyidir. Daha fazla iyidir. Bunu tekrarlar dururuz – ve bu defalarca bize tekrar edilir- ta ki insanlar farklı düşünmeyi aklından bile geçiremez hale gelinceye kadar. Ortalama sıradan insan sürekli dikte edilen tüm bu yalanlarla öylesine dolmuştur ki, gerçekte neyin önemli olduğuna ilişkin kendi bakış açısı diye bir şey kesinlikle kalmamıştır.”
“Mitch tepedekilere iyi görünmek istiyorsan, bunu unut. Ne yaparsan yap seni küçümseyeceklerdir. Eğer aşağıdakilere gösteri yapıyorsan, onu da unut. Onlar sadece sana gıpta edeceklerdir. Statü seni hiç bir yere götürmez. Sadece açık yüreklilik her insanla eşit düzeyde var olabilmeni sağlar”
Eğer bu muhteşem kitabı okumadıysanız, filmini de seyretmediyseniz okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. İçinde -Mori'nin yorumundan- hayata dair çok fazla şey bulacaksınız.
4 Temmuz 2007
Haşim Arıkan
2 yorum:
Galiba sansliydim aynen bu hoca gibi burada yani ABD'de boyle bir hocam olmustu...calismalarimizdan cok hayata dair konusur dururduk. mesela bir ornek;Baskalarinin durumunu anlamak zordur derdi...bir kizilderili atasozunden bahsetmisti bir gun. "Karsindaki insanin ayakkabilarini giy ve o yolu bir de onun ayakkabilari ile yuru sonra kararini ver/yargila"...Yaziniz bu hocami hatirlatti hemen. Tesekkurler paylastiginiz icin.
Ne güzel seninde gerçek bir ögretmenin olmuş:)) Sevgilerimle
Yorum Gönder