Düşünüyorum da, ben de bu konuda şanslı olan o kişilerden biriyim galiba...
Öyle içten, öyle samimi, sevgi ve saygının muhteşem bir şekilde harmanlandığı öyle güzel bayramlar yaşadım ki, ne zaman istesem onları anılarımdan çekip, gün ışığına çıkartabiliyor, onlara yüzümde istemdışı beliren kocaman bir gülümsemeyle, sevgiyle bakabiliyorum.
Aklıma önce hep, annemin, benim bir büyüğümün eskilerini tersyüz ederek bana diktiği o yeni bayramlıklarım, bayram sabahı onları ilk kez giydiğimde hissettiğim o heyecan, bayram sabahları beni erkenden uykumdan uyandıran, içimdeki o büyük çoşku geliyor.
Sonra bayramda ziyaret ettiğimiz konu, komşu, eş, dost, akrabalar tarafından bana verilen o çorap ya da üçgen şekilde ütülenmiş kumaş mendilleri, onların bazılarının arasına gizlenmiş pırıl pırıl parıldayan o metal paraları, onları görüpte, avucuma aldığımda hissettiğim o büyük coşkuyu ve mutluluğu hatırlıyorum.
Bu bayram ziyaretlerimizde, ziyaret ettiğimiz evlerin çevresindeki o yemyeşil araziler geliyor gözümün önüne. Onların üzerinde nasıl deliler gibi koşup, o sahipsiz ağaçlara tırmandığımızı, varsa üzerindeki meyvelerini nasıl çatlayana kadar yediğimizi, dallarına tutunup nasıl sallandığımızı hatırlıyorum. Tabi en sonunda da annemden, onun tüm uyarılarına rağmen, üstümüzü başımızı leşe çevirdiğimiz için yediğimiz okkalı zılgıtları, onu çok kızdırdığımız zamanlarda attığı, o acısı yüreğimize çöken çimdikleri.
Sonra, gün içinde ziyaretleri tamamlayıp eve döndüğümüzde topladığım o bayram harçlıklarımla mahallenin bakkalına koşup aldığım ince dikdörtgen şeklindeki kağıdın üzerinde düzensiz aralıklarla dizilmiş çatapatları duvarlara sürterek nasıl çatır çatır patlattığımı, daire şeklinde büktüğüm tellerin arasına soktuğum mantarları ortalığa atarak patlatıp milleti nasıl korkuttuğumu, o kız kovalıyanların hızlı bir şekilde ortalıkta dolanıp etrafta nasıl panik yarattığını, fitilini tutuşturduğum füzelerin havaya doğru yükselirken çıkardıkları o sesi ve bütün bunların aslında büyükleri ne kadar çok kızdırdığını hınzırca bir keyifle hatırlıyorum.
En sonunda ise, diğer günlere hiç benzemeyen bu muhteşem bayram günlerinin akşamında yatağa yattığımda günün yorgunluğuyla nasıl hemen deliksiz bir uykuya daldığım geliyor gözümün önüne.
Düşünüyorum da galiba ben çok şanslı biriyim.
Öyle güzel, öyle içten, öyle samimi bayramlar yaşadım ki, onları anılarımdan istediğim zaman çekip çıkartabiliyor onları büyük bir keyifle insanlarla paylaşabiliyorum.
25 Eylül 2008
Haşim A.