Gözlerini kapadı. Her zaman yaptığı şeyi yapmaya çalıştı. Bir insanın en asli görevi olduğuna inandığı şeyi. Mantığını kullanarak düşündü. Kendini son kertesine kadar sıkılmış bir mengenin içinde artık hiç nefes alamayacağı o en son noktaya gelmiş gibi hissediyordu. Üstüste yaşadığı hayal kırıklıkları onu bu noktaya kadar taşımıştı. Yaşadığı tüm bu olumsuzluklara rağmen; yüreğinin derinliklerinde, bugüne kadar hiç hissetmediği bir noktadan –sanki ilk defa açılan bir kapıdan- yayılmaya başlayan mutluluk duygusu, ona ağır ağır da olsa bir gün tüm vücuduna hakim olacağının müjdesini veriyordu.
Bugüne kadar kendinden başka hiç kimsede suç aramamıştı. Çünkü o her zaman yalnızca kendinden kusursuzluk beklerdi. Bir sorun yaşadığında hep kendisinin neyi yanlış yaptığını merak ederdi. Başına bugüne kadar gelmiş ve bundan sonra gelecek olan herşeyin tek sorumlusunun kendisi olduğunu çoktan ögrenmişti.
Tuhaf bir şekilde, şu anda kendisine doğru yavaş yavaş yaklaşan sesin bir süre sonunda kendisini bu içinde sıkıştığı ızdırabın egemen olduğu dünyadan, içsel mutluluğun egemen olduğu, kendi dışında hiç bir şeye bağımlı olmadığı, zekası, iradesi ve aydınlığıyla tamamen kendi içinden beslendiği bir üst düzeye taşıyacağını biliyordu. Ses onu rahatlıkla duyabileceği kadar yanına yaklaştığında sustu ve tüm benliğiyle ona kulak verdi.
“İnan bana dünyada yaşamanın başka yolu yoktur. İnsanlar gerçeklere ve mantığa açık değildir. Rasyonel ifadelerle onlara ulaşamazsın. Zihin onların karşısında güçsüzdür. Ama yine de onlarla uğraşmak zorundayız. Herhangi bir şey başarmak istiyorsak onları kandırmalı, o şeyi yapmamıza izin vermelerini sağlamalıyız. Ya da onları zorlamalıyız. “ (1)
Bugüne kadar kendinden başka hiç kimsede suç aramamıştı. Çünkü o her zaman yalnızca kendinden kusursuzluk beklerdi. Bir sorun yaşadığında hep kendisinin neyi yanlış yaptığını merak ederdi. Başına bugüne kadar gelmiş ve bundan sonra gelecek olan herşeyin tek sorumlusunun kendisi olduğunu çoktan ögrenmişti.
Tuhaf bir şekilde, şu anda kendisine doğru yavaş yavaş yaklaşan sesin bir süre sonunda kendisini bu içinde sıkıştığı ızdırabın egemen olduğu dünyadan, içsel mutluluğun egemen olduğu, kendi dışında hiç bir şeye bağımlı olmadığı, zekası, iradesi ve aydınlığıyla tamamen kendi içinden beslendiği bir üst düzeye taşıyacağını biliyordu. Ses onu rahatlıkla duyabileceği kadar yanına yaklaştığında sustu ve tüm benliğiyle ona kulak verdi.
“İnan bana dünyada yaşamanın başka yolu yoktur. İnsanlar gerçeklere ve mantığa açık değildir. Rasyonel ifadelerle onlara ulaşamazsın. Zihin onların karşısında güçsüzdür. Ama yine de onlarla uğraşmak zorundayız. Herhangi bir şey başarmak istiyorsak onları kandırmalı, o şeyi yapmamıza izin vermelerini sağlamalıyız. Ya da onları zorlamalıyız. “ (1)
Gülümsedi, demek ki bugünkü dersi buydu...
31 Ağustos 2008
Haşim A.
(1) Ayn Rand – Atlas Shrugged
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder