- Mutlu musun?
- Mutluluk mu? Akşam akşam güldürme beni allah aşkına. Sence insan, içinde yaşadığımız bu toplumun bir parçasıyken mutlu olabilir mi? İnsan mutlu olduğunda kendini özgür hisseder. Takmaz, tırtıya koymaz etrafındaki kendi fikrini ona empoze etmek için çabalayan hiç kimseyi. Kimsenin kendisini yönetmesine asla izin vermez. Bunun içindir ki başımızı nereye çevirirsek çevirelim nedense hep bir ızdırap ezgisi fısıldanır kulağımıza! Korkularımızın sürekli körüklendiği bir dünyaya hapsolmuş mahkumlar gibi yaşamak zorundayızdır hepimiz. Hepimizin tek ortak paydası korku ve ızdıraptır.
- Anlaşıldı, anlaşıldı, sen yine tam kıvamındasın abicim. Şurada masumca mutlu musun diye sorduk aldığım şu cevaba bak. İçim açıldı valla. Bir an da keyfim acayip yerine geldi. Sana samimi bir itirafta bulunmamı ister misin? Biliyor musun bir dostun olarak senin bu haline gerçekten çok üzülüyorum. Ama sana nasıl yardım edebilirim onu da bilmiyorum?
- Yahu neden herkes bana yardım etmek istiyor. Bir anlayabilsem! Ben kimsenin bana yardım etmesini istemiyorum ki. Ben sadece herkesin kendi mutluluğunu etrafındakilere göstermesini istiyorum. Bunun mümkün olabildiğini etrafındakilere göstersinler yeter. İnan hepimizin ihtiyacı olan esas şey bu. Çünkü bunu görebilmek kendi mutluluğumuz için hepimizi cesaretlendirecek.
- Dostum....., arkadaşım......, canım kardeşim......, silkelen ve kendine gel lütfen. Valla ben çok üzülüyorum senin bu haline. İçinde yaşadığın ve parçası olduğun, bu topluma, ona ait olan, yılların birikimi neticesinde oluşturulmuş ve herkes tarafından kabul gören inanç sitemine karşı neden bu kadar agresif yaklaşıyorsun inan hiç anlamıyorum.
- Çünkü ben onların düşündüğünü sandığım şeylerin bana rehberlik etmesini istemiyorum. Kalabalıklar içinde kaybolmuş, sürekli onlara bağımlı, onlar tarafından her an incitilebilecek durumda, onların paylaştığı bir insan olarak yaşamayı red ediyorum. Ben kendi kimliğimi, kendi yargılarımı kullanarak yaşamak istiyorum.
- Bak sana küçücük bir sır vereyim ben. Lütfen bana kulak ver. Ben ne yapıyorum biliyor musun? Onlar nasıl olmamı istiyorlarsa ben de öyle oluyorum. O zaman onlar da ben nerede durmalarını istiyorsam orada duruyorlar. Güzel çözüm değil mi?
- İstediğimi vermeleri için ben de onlara ruhumu vereyim, öyle mi? Sağol ben almayayım abi. Peki ben sana bir sorabilir miyim?
- Tabi ki neyi istersen sorabilirsin bana.
- Sence bir insan dokunulmamışlığını koruyarak, hiç etki altına girmeden yaşayabilir mi?
- İyi ki sor dedim. Şu sorduğun soruya bak! Hem de hiç merak etmediğim, hiç kafa yormadığım yerden. Yine de sana cevap vermeye çalışacağım. Bana kalırsa bu biraz zor. Bunu ancak, ya diğer insanlara hiç bakmayarak ya da onların herşeyine tam anlamıyla, hakkıyla bakarak, ne yapmaya çalıştıklarını tam olarak anlayarak gerçekleştirebilir insan. Bu yapılabilir bir şey mi dersen? Bence imkansıza yakın birşey derim!!!!
- Güzel cevap. Ne güzel söyledin. İnsanın temiz ve özgür kalabilmesi için yapabileceği tek bir şey var. O da etrafında ki hiç bir şeye dokunmadan, çevresinde ki insanlara hiç bakmadan yaşamak.
- Ne olur etrafındaki insanlara biraz da iyi tarafından bakmaya çalış. Unutma onlar aslında sana yardımcı oluyorlar. Sana aynalık yapıyorlar.. Sana seni yansıtıyorlar. Onlara kızmakla aslında belki de kendine kızıyorsun sen.
- Doğruuuuu bak nasıl da düşünemedim ben bunu! Eveeeet, bana aynalık ediyorlar onlar! Onlar bize bizi yansıtıyor, biz ise başkalarına kendilerini yansıtıyoruz. Bir koridorda ki karşılıklı duran iki ayna misali! Orta da saçma sapan bir sonsuzluk. Yansımaların yansımaları, yankıların yankıları. Ne bir başı var. Ne de bir sonu.
- Bak ne olur beni dinle, bu şekilde yaşayamazsın. Hayatı kendine bu kadar zehir etme. Artık bir çözüm yolu bulmalısın kendine. Benim bildiğim bunun sadece iki yolu var. Ya onların ortak fikrine teslim olacaksın, ya da herkes için doğru olduğuna inandığın fikri onlara kabul ettireceksin.
- Beni düşündüğün için çok sağol arkadaşım. Bu söylediklerini sana söz, bir daha düşüneceğim. Bu arada ben de sana son bir şey söylemek istiyorum. Sende bunu sakın unutma lütfen. Hayatta insanlara kabul ettirilmesi en zor şey nedir biliyor musun? Apaçık ortada duran ama herkesin görmemeyi seçtiği şey! Hoşçakal...
18 Nisan 2007
Haşim A.
- Mutluluk mu? Akşam akşam güldürme beni allah aşkına. Sence insan, içinde yaşadığımız bu toplumun bir parçasıyken mutlu olabilir mi? İnsan mutlu olduğunda kendini özgür hisseder. Takmaz, tırtıya koymaz etrafındaki kendi fikrini ona empoze etmek için çabalayan hiç kimseyi. Kimsenin kendisini yönetmesine asla izin vermez. Bunun içindir ki başımızı nereye çevirirsek çevirelim nedense hep bir ızdırap ezgisi fısıldanır kulağımıza! Korkularımızın sürekli körüklendiği bir dünyaya hapsolmuş mahkumlar gibi yaşamak zorundayızdır hepimiz. Hepimizin tek ortak paydası korku ve ızdıraptır.
- Anlaşıldı, anlaşıldı, sen yine tam kıvamındasın abicim. Şurada masumca mutlu musun diye sorduk aldığım şu cevaba bak. İçim açıldı valla. Bir an da keyfim acayip yerine geldi. Sana samimi bir itirafta bulunmamı ister misin? Biliyor musun bir dostun olarak senin bu haline gerçekten çok üzülüyorum. Ama sana nasıl yardım edebilirim onu da bilmiyorum?
- Yahu neden herkes bana yardım etmek istiyor. Bir anlayabilsem! Ben kimsenin bana yardım etmesini istemiyorum ki. Ben sadece herkesin kendi mutluluğunu etrafındakilere göstermesini istiyorum. Bunun mümkün olabildiğini etrafındakilere göstersinler yeter. İnan hepimizin ihtiyacı olan esas şey bu. Çünkü bunu görebilmek kendi mutluluğumuz için hepimizi cesaretlendirecek.
- Dostum....., arkadaşım......, canım kardeşim......, silkelen ve kendine gel lütfen. Valla ben çok üzülüyorum senin bu haline. İçinde yaşadığın ve parçası olduğun, bu topluma, ona ait olan, yılların birikimi neticesinde oluşturulmuş ve herkes tarafından kabul gören inanç sitemine karşı neden bu kadar agresif yaklaşıyorsun inan hiç anlamıyorum.
- Çünkü ben onların düşündüğünü sandığım şeylerin bana rehberlik etmesini istemiyorum. Kalabalıklar içinde kaybolmuş, sürekli onlara bağımlı, onlar tarafından her an incitilebilecek durumda, onların paylaştığı bir insan olarak yaşamayı red ediyorum. Ben kendi kimliğimi, kendi yargılarımı kullanarak yaşamak istiyorum.
- Bak sana küçücük bir sır vereyim ben. Lütfen bana kulak ver. Ben ne yapıyorum biliyor musun? Onlar nasıl olmamı istiyorlarsa ben de öyle oluyorum. O zaman onlar da ben nerede durmalarını istiyorsam orada duruyorlar. Güzel çözüm değil mi?
- İstediğimi vermeleri için ben de onlara ruhumu vereyim, öyle mi? Sağol ben almayayım abi. Peki ben sana bir sorabilir miyim?
- Tabi ki neyi istersen sorabilirsin bana.
- Sence bir insan dokunulmamışlığını koruyarak, hiç etki altına girmeden yaşayabilir mi?
- İyi ki sor dedim. Şu sorduğun soruya bak! Hem de hiç merak etmediğim, hiç kafa yormadığım yerden. Yine de sana cevap vermeye çalışacağım. Bana kalırsa bu biraz zor. Bunu ancak, ya diğer insanlara hiç bakmayarak ya da onların herşeyine tam anlamıyla, hakkıyla bakarak, ne yapmaya çalıştıklarını tam olarak anlayarak gerçekleştirebilir insan. Bu yapılabilir bir şey mi dersen? Bence imkansıza yakın birşey derim!!!!
- Güzel cevap. Ne güzel söyledin. İnsanın temiz ve özgür kalabilmesi için yapabileceği tek bir şey var. O da etrafında ki hiç bir şeye dokunmadan, çevresinde ki insanlara hiç bakmadan yaşamak.
- Ne olur etrafındaki insanlara biraz da iyi tarafından bakmaya çalış. Unutma onlar aslında sana yardımcı oluyorlar. Sana aynalık yapıyorlar.. Sana seni yansıtıyorlar. Onlara kızmakla aslında belki de kendine kızıyorsun sen.
- Doğruuuuu bak nasıl da düşünemedim ben bunu! Eveeeet, bana aynalık ediyorlar onlar! Onlar bize bizi yansıtıyor, biz ise başkalarına kendilerini yansıtıyoruz. Bir koridorda ki karşılıklı duran iki ayna misali! Orta da saçma sapan bir sonsuzluk. Yansımaların yansımaları, yankıların yankıları. Ne bir başı var. Ne de bir sonu.
- Bak ne olur beni dinle, bu şekilde yaşayamazsın. Hayatı kendine bu kadar zehir etme. Artık bir çözüm yolu bulmalısın kendine. Benim bildiğim bunun sadece iki yolu var. Ya onların ortak fikrine teslim olacaksın, ya da herkes için doğru olduğuna inandığın fikri onlara kabul ettireceksin.
- Beni düşündüğün için çok sağol arkadaşım. Bu söylediklerini sana söz, bir daha düşüneceğim. Bu arada ben de sana son bir şey söylemek istiyorum. Sende bunu sakın unutma lütfen. Hayatta insanlara kabul ettirilmesi en zor şey nedir biliyor musun? Apaçık ortada duran ama herkesin görmemeyi seçtiği şey! Hoşçakal...
18 Nisan 2007
Haşim A.
Birincil esin kaynağı: Ayn Rand "The Fountainhead"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder