Kimi zaman bir bahar mevsimi gibidir hayat.
Tatlı bir meltem misali, hafif hafif eser sana doğru. Yavaşça çeker alır üzerindeki bütün olumsuz duyguları. Sıcaklığını hem vücudunda, hem de yüreğinde hissedersin. İşte o zamanlar; her sabah yataktan büyük bir keyifle uyanır, aynadaki dostuna tatlı, tatlı gülümsersin. Duşta, o en çok sevdiğin şarkı dolanır diline. Sokakta hiç tanımadığın insanlara bile bakarak sevgiyle gülümsersin. Gittiğin her yere senden önce, o göz alıcı ışığın girer. Kimbilir kaç kişinin gününü, sıcacık gülümsemenle, ya da ufak, samimi bir dokunuşla bir anda değiştirirsin.
Kimi zaman ise sert bir kış gibi gelir çöreklenir üzerine hayat.
Kaplar üzerini büyük bir hızla, örter bir anda her yanını. Koparır bütün iletişimini etrafınla, sana ulaşacak bütün yollar kapanır. Hapseder kendine seni. İşte o zamanlar; sanki nefes alamıyormuşsun gibi hissedersin. Gitmek bilmez , dinmek bilmez bir türlü. Her gün biraz daha kabuğuna çekilirsin. Yapayalnızsındır. Üşürsün, buz kesersin. Sıcak, samimi bir dost yüzü arar gözlerin. Yeter artık bitsin bu kış diye isyan edersin.
Can baba’nın sözleri çıkar gelir hatıralarından; İşte o zaman, güçlü olmanın; ihtiyaç duyduğunda “sana ihtiyacım var gel” demek olduğunu, sana git dediklerin de “ben kalmak istiyorum” demek olduğunu, esas marifetin; zorda kaldıkça yalanlara sığınmak değil, gerçekleri gizlememek olduğunu, gururun; aslında koskoca bir yalan olduğunu, sevginin olduğu bir yerde gururun olamayacağını, zor durumda bile olsan umut etmenin, hayata pozitif bakmanın ne kadar önemli olduğunu, yaşayarak keşfedersin.
Bazen de sımsıcak bir yaz gibi gelir hayat yanına.
Hınzır ve acelecidir. Fettan bir dişi gibidir. Tüm hünerlerini gösterip, hiç çekinmeden ayartır, yoldan çıkarır seni. Onun gelişiyle birlikte enerjiyle dolduğunu, tamamen özgür, herşeye karşı koyabilecek kadar cesur olduğunu hissedersin. Herkesi harekete geçirmek, aklına gelen herşeyi anında yapmak istersin.
İşte o zamanlar; aceleci olmamayı. Bedenin, ruhla bir bütün olduğunu, acele edip onları birbirinden ayırmamayı, ruhu sürekli bedenin peşinden koşturup yormamayı, beden ve ruhun ara sıra başbaşa kalmaya, konuşup anlaşmak için ise zamana ihtiyaçları olduğunu ögrenirsin. Bir anda çoşkuya, heyecana kapılıp dünyanın en büyük hatasını yapsan bile, içinde her zaman sana yarayacak birşeylerin var olduğunu, özgürlüğün yapabildiklerinden çok yapamadıklarınla ilgili olduğunu, yaşamın tek başına bir anlamı olmadığını, kendi mutluluğun için başkalarını da mutlu olması gerektiğini keşfedersin.
Yağmur yağar. Güneş açar. Karlar erir. Kuşlar uçar. Mevsimler gelir geçer.
Tatlı bir meltem misali, hafif hafif eser sana doğru. Yavaşça çeker alır üzerindeki bütün olumsuz duyguları. Sıcaklığını hem vücudunda, hem de yüreğinde hissedersin. İşte o zamanlar; her sabah yataktan büyük bir keyifle uyanır, aynadaki dostuna tatlı, tatlı gülümsersin. Duşta, o en çok sevdiğin şarkı dolanır diline. Sokakta hiç tanımadığın insanlara bile bakarak sevgiyle gülümsersin. Gittiğin her yere senden önce, o göz alıcı ışığın girer. Kimbilir kaç kişinin gününü, sıcacık gülümsemenle, ya da ufak, samimi bir dokunuşla bir anda değiştirirsin.
Kimi zaman ise sert bir kış gibi gelir çöreklenir üzerine hayat.
Kaplar üzerini büyük bir hızla, örter bir anda her yanını. Koparır bütün iletişimini etrafınla, sana ulaşacak bütün yollar kapanır. Hapseder kendine seni. İşte o zamanlar; sanki nefes alamıyormuşsun gibi hissedersin. Gitmek bilmez , dinmek bilmez bir türlü. Her gün biraz daha kabuğuna çekilirsin. Yapayalnızsındır. Üşürsün, buz kesersin. Sıcak, samimi bir dost yüzü arar gözlerin. Yeter artık bitsin bu kış diye isyan edersin.
Can baba’nın sözleri çıkar gelir hatıralarından; İşte o zaman, güçlü olmanın; ihtiyaç duyduğunda “sana ihtiyacım var gel” demek olduğunu, sana git dediklerin de “ben kalmak istiyorum” demek olduğunu, esas marifetin; zorda kaldıkça yalanlara sığınmak değil, gerçekleri gizlememek olduğunu, gururun; aslında koskoca bir yalan olduğunu, sevginin olduğu bir yerde gururun olamayacağını, zor durumda bile olsan umut etmenin, hayata pozitif bakmanın ne kadar önemli olduğunu, yaşayarak keşfedersin.
Bazen de sımsıcak bir yaz gibi gelir hayat yanına.
Hınzır ve acelecidir. Fettan bir dişi gibidir. Tüm hünerlerini gösterip, hiç çekinmeden ayartır, yoldan çıkarır seni. Onun gelişiyle birlikte enerjiyle dolduğunu, tamamen özgür, herşeye karşı koyabilecek kadar cesur olduğunu hissedersin. Herkesi harekete geçirmek, aklına gelen herşeyi anında yapmak istersin.
İşte o zamanlar; aceleci olmamayı. Bedenin, ruhla bir bütün olduğunu, acele edip onları birbirinden ayırmamayı, ruhu sürekli bedenin peşinden koşturup yormamayı, beden ve ruhun ara sıra başbaşa kalmaya, konuşup anlaşmak için ise zamana ihtiyaçları olduğunu ögrenirsin. Bir anda çoşkuya, heyecana kapılıp dünyanın en büyük hatasını yapsan bile, içinde her zaman sana yarayacak birşeylerin var olduğunu, özgürlüğün yapabildiklerinden çok yapamadıklarınla ilgili olduğunu, yaşamın tek başına bir anlamı olmadığını, kendi mutluluğun için başkalarını da mutlu olması gerektiğini keşfedersin.
Yağmur yağar. Güneş açar. Karlar erir. Kuşlar uçar. Mevsimler gelir geçer.
Ve sen onlar gelip geçtikçe hayatı ve kendini biraz daha keşfedersin...
19 Ekim 2007
Haşim A.
19 Ekim 2007
Haşim A.
2 yorum:
o kadar güzeldi ki hayatın yazısı bittiğinde neden bitti diye kızdım kendine aksa da hayat kendince...
"özgürlüğün yapabildiklerin çok yapamadıklarınla ilgili olduğunu, kendi mutluluğun için başkalarının da mutlu olması gerektiğini keşfedersin" bu yazınızdan sadece bir örnek.. her anlatımı bunun kadar harika..fazla söze ne hacet.. yüreğinize sağlık:)
Yorum Gönder