Korkuyorsun!
Çünkü yavaş yavaş kendini hatırlıyorsun.
Zaman içinde o kadar çok uzaklaştırıldın ki kendinden, kendinle yeniden karşılaşmak heyecanlandırıyor seni.
İçine baktığında nasıl bir şeyle karşılacağını net hatırlayamamaksa korkutuyor.
Uyanıyorsun!
Kendi gerçeğine uyanıyorsun.
Kendi doğanı yeniden keşfediyorsun.
Aradığın herşeyin aslında senin içinde hep var olduğunu anlıyorsun.
Ama önce bildiğin seni unutman gerekiyor.
Fark ediyorsun!
Bugüne kadar sana öğretilenlerden daha farklı şeyler hissettiğini fark ediyorsun.
Bugüne kadar sana anlatılmış olanlar artık seni tatmin etmiyor.
Kendini fark ediyorsun.
O sürekli kaçtığın karanlık yanının da, aydınlık yanın gibi yine sen olduğunu.
Bugüne kadar hep dışarıda bıraktıklarının da aslında sana dahil olduğunu.
Birşeyleri dışarıda bırakarak, bir tarafını yok sayarak sen olamayacağını fark ediyorsun.
Öğreniyorsun!
Kendinle olabilmeyi öğreniyorsun.
Kendinle başbaşa kalabilmeyi, kendinle konuşabilmeyi, kendine anlayış gösterebilmeyi.
Yargıların, görüş ve düşüncelerin etkisinde kalmadan içindeki tutkulara ve isteklere kulak verebilmeyi.
Sana ait olmayan o yabancı yükleri ruhuna yüklemeden sadece kendi varlığını hissedebilmeyi.
Kendini sevebilmeyi öğreniyorsun.
Hissediyorsun!
Gerçekten kendin olmaya karar verip, içindeki seni güçlendirdikçe, sarılmalarının daha sıkı, öpüşlerinin daha tutkulu, seni seviyorumlarının çok daha güçlü olduğunu hissediyorsun.
Duygu doğana saygı göstermenin ne kadar özgürleştirici bir duygu olduğunu hissediyorsun.
Yavaş yavaş tamamlanıyor içinde birşeyler.
Uyanarak, fark ederek, korkarak, hissederek, kabullenerek, öğrenerek...
Özbenliğinin her tarafa dağılmış parçaları, yavaş yavaş yeniden bir bütün oluşturmaya başlıyor içinde.
Herkes tarafından bilinen klasik oyunu oynamaya çalışmak yerine.
Oynadığın oyunu, kendin yazmanın mutluluğunu tadıyorsun.
Farkını fark ediyorsun.
Sen gerçekten yaşamaya başlıyorsun...
14 Eylül 2009
Haşim ArıkanFotograf: Ashes and snow
Çünkü yavaş yavaş kendini hatırlıyorsun.
Zaman içinde o kadar çok uzaklaştırıldın ki kendinden, kendinle yeniden karşılaşmak heyecanlandırıyor seni.
İçine baktığında nasıl bir şeyle karşılacağını net hatırlayamamaksa korkutuyor.
Uyanıyorsun!
Kendi gerçeğine uyanıyorsun.
Kendi doğanı yeniden keşfediyorsun.
Aradığın herşeyin aslında senin içinde hep var olduğunu anlıyorsun.
Ama önce bildiğin seni unutman gerekiyor.
Fark ediyorsun!
Bugüne kadar sana öğretilenlerden daha farklı şeyler hissettiğini fark ediyorsun.
Bugüne kadar sana anlatılmış olanlar artık seni tatmin etmiyor.
Kendini fark ediyorsun.
O sürekli kaçtığın karanlık yanının da, aydınlık yanın gibi yine sen olduğunu.
Bugüne kadar hep dışarıda bıraktıklarının da aslında sana dahil olduğunu.
Birşeyleri dışarıda bırakarak, bir tarafını yok sayarak sen olamayacağını fark ediyorsun.
Öğreniyorsun!
Kendinle olabilmeyi öğreniyorsun.
Kendinle başbaşa kalabilmeyi, kendinle konuşabilmeyi, kendine anlayış gösterebilmeyi.
Yargıların, görüş ve düşüncelerin etkisinde kalmadan içindeki tutkulara ve isteklere kulak verebilmeyi.
Sana ait olmayan o yabancı yükleri ruhuna yüklemeden sadece kendi varlığını hissedebilmeyi.
Kendini sevebilmeyi öğreniyorsun.
Hissediyorsun!
Gerçekten kendin olmaya karar verip, içindeki seni güçlendirdikçe, sarılmalarının daha sıkı, öpüşlerinin daha tutkulu, seni seviyorumlarının çok daha güçlü olduğunu hissediyorsun.
Duygu doğana saygı göstermenin ne kadar özgürleştirici bir duygu olduğunu hissediyorsun.
Yavaş yavaş tamamlanıyor içinde birşeyler.
Uyanarak, fark ederek, korkarak, hissederek, kabullenerek, öğrenerek...
Özbenliğinin her tarafa dağılmış parçaları, yavaş yavaş yeniden bir bütün oluşturmaya başlıyor içinde.
Herkes tarafından bilinen klasik oyunu oynamaya çalışmak yerine.
Oynadığın oyunu, kendin yazmanın mutluluğunu tadıyorsun.
Farkını fark ediyorsun.
Sen gerçekten yaşamaya başlıyorsun...
14 Eylül 2009
Haşim ArıkanFotograf: Ashes and snow
6 yorum:
yine bir soru bende cevap sende...
yine bir üzerine durup düşünme...
yine bir teşekkür, tüm içtenliğimle...
çok güzel bir iç hesaplaşma ellerine sağlık...
benliğimizin farkına varmak, kendi özel hapishanemizden kurtulmanın tek yolu belki de !
Sizin de dediğiniz gibi,"bize ait olmayan o yabancı yükleri ruhumuza yüklememeyi" becerebildiğimiz zaman kendimize ne güçlü bir hediye vermiş olacağız...
İfade edişiniz çok içten.. Bunları birebir deneyimlemiş olduğunuzu düşünüyorum.. Her satırı yaşadım yaşıyorum desem doğru olur heralde.
İnsan tüm parçalarıyla karşılaşmaya başladığında korkuyor çünkü parçalandığını sanıyor, tüm bunlarla nasıl başedicem ben diyor.. Ama aslında bu birleşmenin başlaması.
Ve farketmeler uyanmalar, kabul etmeler, bağışlamalar, gurur duymalar, öğrenmeler, yeni davranış biçimleri uygulamalar hepsi hepsi uzun ve güzel bir süreç...
Bayramin kutlu olsun dostum:)
Merhaba;
Size Paris'ten yaziyorum aslinda uzak ama ruhen cok yakin oldugumuzu hissetttim.
Turkiye gibi bir yerde ,her an yargilanmanin normal oldugu,herkes gibi dusunmemenin anormal sayildigi bir ulkede kendi yolculugunuza cikip; kendinizi buldugunuz icin sizi tebrik ediyorum.
MERVE
Yorum Gönder