19 Temmuz 2009

Beni kısıtlayan, sınırlayan herşeyi alaşağı ettiğimde...


Hayatın bugüne kadar bana verdiklerini ve benim onlardan yapabildiklerimi düşünüyorum.

Onlardan bir şeyler yapmaya çalışırken, kendime koyduğum sınırları, kısıtlamaları, kuralları. Beni kısıtlayan, sınırlayan her şeyi alaşağı ettiğimde, içimdeki bastırılmış arzuların, ortaya çıkacak bozulmamış doğasının bana neler yaşatabileceğini...

Soruyorum kendime, hayatı büyük bir coşkuyla, karşı konulamaz bir tutkuyla yaşamaktan, hayatın iliğini kemiğini emerek doyuma ulaşmaktan ilk ne zaman, nasıl ve neden vazgeçtim ben diye. Eğer bu bir yetenekse, ben bu yeteneğimi ne zaman kaybettim. Hayatımın tek hakimi olduğumu, verdiğim kararların tüm sorumluluğunun bana ait olduğunu, hayatımı verdiğim kararlarla benim yarattığını, red etmeye ilk ne zaman ve neden başladım?

Çevremdeki insanları düşünüyorum. Acaba bugüne kadar bilerek yada bilmeyerek kimlerin hayatlarına dokundum, hangi keşifleri, hangi farkındalıkları için onlara yardım ettim, dünyada nasıl bir farklılık yarattım.... Eğer ben olmasaydım acaba evrenin akışı nerede ve nasıl değişirdi? Değişir miydi? Bugüne kadar ardımda acaba nasıl bir iz bıraktım.

Kendimi hep tek başına akıp giden bir nehir gibi hissetsem de , en nihayetinde denize karıştığımı nasıl inkar edebilirim ki?

Peki ya ben diye bağırıyor içimde bir ses mütemadiyen.

Sürekli hayata kendim için bir şeyler sipariş edip, bekleme odasında hayatın onları bana getirmesini beklerken, yaşıyorum demenin ne kadar anlamlı olduğunu düşünüyorum. Acaba hayat bize ondan istediklerimizi mi yoksa sadece olduğumuz şeyleri mi getiriyor?

Hiç bir şey anlamadan yaşanmış bir hayatın, yaşanmış sayılıp sayılamayacağını sorguluyorum kendi kendime. İnsanın yaşadığı hayatın tamamen bir hata olduğunu düşünerek yaşama veda etmesinin nasıl bir duygu olabileceğini düşünüyorum. Sonunda gelip hep şu soru takılıyor aklıma her seferinde.

Acaba insan, onun için hayatın anlamına sadece doğru yolları izleyerek mi ulaşabilir, yoksa yolun sonunda hayatın tamamen hata olduğunu ona söyleten şey -finiş noktasına ters yönden gelmiş olsa da- aslında hayatın gerçek anlamını bulmuş olması değil midir?

19 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

3 yorum:

aysema dedi ki...

Bir şeyi çok istersek olur. Olması için çok çaba harcarız çünkü... Ne dersiniz?

dusler ve gercekler dedi ki...

son cümleye oldukça takıldım. evet hiç bir şey anlamadan yaşanmış bir hayat, yaşanmış sayılmaz bana göre de. hayatın gerçek anlamını bulmaksa, anlamakta gizli sanırım.o yüzdendir ki anlamış ve gerçeğe ulaşmışsa insan, bitişe ters yönden varsa da hayatın bir hata oldugunu söyleyemez. eğer bitişe ters yönden ulaştığı için hayatın bir hata olduğunu söylüyorsa, belki de hayatın gerçek anlamını bulduğunu farkına varamamıştır.

İ.x.İ.r dedi ki...

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

saygılarımla üstad:)