Araba ile eve doğru seyrederken bir yandan da gün içinde yaşadıklarını düşünüyordu. Ansızın aklına geldi. “Sahi neden?” dedi. “Neden hayat inatla onları karşıma çıkarıyor? Neden böyle davranıyor bu insanlar? Hayat acaba bana bir şeyler mi anlatmaya çalışıyor?” Bu soruları kendine yöneltmesiyle birlikte, her zaman olduğu gibi, bildik tanıdık kelimeler çoktan bir sürü cümle oluşturmaya başlamıştı zihninde.
Bir insan;
Neden, sürekli karşısındaki insanın duyduğunda hoşuna gideceğine inandığı sözleri söylemek için çaba sarf ederdi?
Kendi özgür düşüncelerini, yüreğinde hissettiklerini cümlelere dönüştürmekten nasıl vazgeçebilirdi?
Böyle davranmak onu gerçekten mutlu edebilir miydi?
Doğal hislerini, düşüncelerini yansıtmayan sahte cümlelerle, karşısındakini kandırdığını ona doğal göründüğünü nasıl düşünebilirdi?
Bir insan;
Neden, sürekli karşısındaki insanın duyduğunda hoşuna gideceğine inandığı sözleri söylemek için çaba sarf ederdi?
Kendi özgür düşüncelerini, yüreğinde hissettiklerini cümlelere dönüştürmekten nasıl vazgeçebilirdi?
Böyle davranmak onu gerçekten mutlu edebilir miydi?
Doğal hislerini, düşüncelerini yansıtmayan sahte cümlelerle, karşısındakini kandırdığını ona doğal göründüğünü nasıl düşünebilirdi?
Yoksa bu davranış şekli, aslında sevgi açlığının bir belirtisi miydi?
Bu şekilde davrandığında daha çok sevileceğine inanıp, karşısındaki insanlardan daha mı çok sevgi beklerdi?
Peki karşısındaki insan, onun kendisi için ürettiği cümlelerin sahteliğini hissederken, onu onun arzuladığı kadar çok sevebilir miydi?
Bir insanın sevilmek için kendisi olmak dışında bir şey yapmasına gerek var mıydı?
İnsan sevilmek için içindeki benden bile vazgeçebilir miydi?
Bir insan bütün dünyanın sevgisini kazansa, ama bu arada kendi ruhunu kaybetse, bunun ona bir faydası olabilir miydi?
10 Ocak 2009
Haşim Arıkan
2 yorum:
Hep zor sorular soruyorsunuz.
"Ben" olmanın katıksız dürüstlük olabileceğini sanmıyorum. "Ben"imi korumak uğruna onu büsbütün savunmasız bırakamam. Evet "ben"imin bazı kısımlarını kelimelerle örtmek zorundayım. Mahremiyet içine aldığım düşüncelerim de, bu mahremiyetin içinde "ben" oluyorlar.
İnsan oğlu biraz hilekardır, çiğ süt emmişliğinden gelir belki bu.
İçimden kızıma "ne kadar sakarsın" demek geldiği halde, bunu ona söylemiyorum. Hiçbir çocuğa söyleyemem. Bir adama ya da bir kadına "ne kadar çirkinsin" diyemem, bu beni ben olmaktan çıkarır. Çocuğuma "çok beceriklisin." derim, bu benim onun hakkındaki duam olur. Adam ya da kadın güzelleşir. Bu şekilde davrandığımda çok sevileceğime inanmam, hiç değilse daha fazla üzülmesine ben vesile olmadım derim. Hayat zaten zor, neden daha fazla zorlaştıralım ki.
Yalancılığı kastetmiyorum, umarım anlatabilmişimdir, deliye kırk defa deli dersen deli olur sözüne inanırım. Sözlerimizle başka insanların bilinçlerinin ardına mesajlar verdiğimizi düşünürüm.
Bu herzaman güzel sözler söylemek anlamında değildir. Karşımızdakine bazı gerçekler de mutlaka söylenmelidir. Onu kırmayı göze alarak söylenmelidir. "O sana göre değil."
Ve sorularınız zor sorular ve ne kadar gerekli sorular. Ruhlarımızın karanlık taraflarına ay ışığı değiyor.
Bence insan içindeki beni ve sahip olduğu beni dengelemeli..
eksileri artıları
ya da ne bileyim benleri birleştirmeli.
biz olabilmeli.
sevgisiz ben düşünemiyorum. Böyle bir ben olacaksa hiç olmasın daha iyi.
Çünkü o ben olamam...
İnsan ruhunu kaybetmeden de dünyanın sevgisini kazanabilir.
Bünyemizde ki kaosu yenmeliyiz. En güzel silah sevgimiz :)
Bunu nasıl yapacağız, ben de tam bilmiyorum
Hayatla birlikte öğreneceğiz.. :)
Yorum Gönder