Geçenlerde depoda eski bir evrağımı aramakla meşgulken 09 Aralık 2007 tarihli Hürriyet’in Pazar eki geçti elime. Ayşe Arman’ın Psikiyatr Cem Mumcu ile yaptığı röportajın olduğu sayfadaki başlığa takıldı gözlerim. “ Yoksa siz de ezik misiniz?” di bu ilgimi çeken başlık. Sonrasında da şöyle devam ediyordu bana bu satırları yazdıran yazı. “Geçenlerde genç bir hastam “Ezik” kavramından söz etti bana. O ne biliyor musunuz? Zor durumda birini gördüğünde hüzünlenen, büyüklerine karşı dikkatli davranan, aç biriyle karşılaştığında acıma hisseden, gözyaşı döken, kısaca diğerlerine karşı saygılı olmak gibi “değerleri” içeren çocukların şu an lisedeki adı “ezik”. Arkadaşları onlara “ezik” diyorlar.”
Peki siz ne düşünüyorsunuz şimdi bu satırları okuduğunuz da?
Sizce bahse konu bu çocuklar kimlerin çocukları?
Başka bir gezegenden mi geldiler dünyamıza?
Nerede yaşıyor olabilir onlar?
Onları yetiştirenler, bu değerleri onlara öğretenler kimler acaba ?
Benim çocuğum yok ya da benim çocuğum onlar gibi değil diyerek, kendimizi kolayca sıyırabilir miyiz bu konudan ve onun bize yüklediği sorumluluktan sizce?
Ya da en temizi hep yaptığımız gibi bu konuyu da başkalarına mı havale etmeliyiz? Üzerimize hiç alınmadan! Hani bir gün gelip bizleri adam edecek olan, bizleri doğru olduğuna inandığımız değerlere kavuşturacak olan, ama yıllardır nedense bir türlü gelmeyen kişiye! O beklediğimiz kişiler sizce “biz” olamaz mıyız?
Daha ne kadar bireysel beynimizi kullanmaktan, bireysel kimliğimizi, inandığımız değerleri çekincesiz net olarak ortaya koymaktan kaçarak “topluca koşuşan hayvanlar arasında oradan oraya sürüklenen bir hayvan” gibi yaşamaya devam edeceğiz?
Bizler inandığımız değerleri birilerine aktarıp, onlara da bunu başkalarına aktarmaları için ilham vermezsek bu mevcut durum nasıl değişebilir ki?
Peki siz ne düşünüyorsunuz şimdi bu satırları okuduğunuz da?
Sizce bahse konu bu çocuklar kimlerin çocukları?
Başka bir gezegenden mi geldiler dünyamıza?
Nerede yaşıyor olabilir onlar?
Onları yetiştirenler, bu değerleri onlara öğretenler kimler acaba ?
Benim çocuğum yok ya da benim çocuğum onlar gibi değil diyerek, kendimizi kolayca sıyırabilir miyiz bu konudan ve onun bize yüklediği sorumluluktan sizce?
Ya da en temizi hep yaptığımız gibi bu konuyu da başkalarına mı havale etmeliyiz? Üzerimize hiç alınmadan! Hani bir gün gelip bizleri adam edecek olan, bizleri doğru olduğuna inandığımız değerlere kavuşturacak olan, ama yıllardır nedense bir türlü gelmeyen kişiye! O beklediğimiz kişiler sizce “biz” olamaz mıyız?
Daha ne kadar bireysel beynimizi kullanmaktan, bireysel kimliğimizi, inandığımız değerleri çekincesiz net olarak ortaya koymaktan kaçarak “topluca koşuşan hayvanlar arasında oradan oraya sürüklenen bir hayvan” gibi yaşamaya devam edeceğiz?
Bizler inandığımız değerleri birilerine aktarıp, onlara da bunu başkalarına aktarmaları için ilham vermezsek bu mevcut durum nasıl değişebilir ki?
14 Kasım 2008
Haşim A.
2 yorum:
ağlamalı mıyım yoksa gülmeli miyim şaşırdım kaldım. şimdi bu tanımlama doğrusu ise ben bir ezik oluyorum, memnun oldum. yetişkin bir ezik olarak ezik olmayanlarla kendim baş etmekte zorlanırken, yetişmekte olan eziklere ezik olmayanlarla nasıl iletişim kurup kendilerini anlatacakları konusunda yorumda bulunmam pek doğru olmaz sanırım.
sorun şu ki, herkes inandığı değerleri birilerine aktarıyor. ama bizlere göre doğru olmayan değerleri aktaranların sayısı doğru olanları aktaranlardan çok daha fazla. herkes kendi doğrularını savunduğu ve aşıladığı sürece de çok fazla bir değişim olacağını düşünmüyorum açıkçası.
mutlu hafta sonları:))
Büyük değişimleri gerçekleştiren insanlar etrafındaki diğer insanları dinleselerdi o değişimlerin hiç biri gerçekleşmezdi değiş mi? Umut mumunu hiç bir zaman söndürmemek lazım. O mum her daim yanmalı içimizde. Bu arada bende bir eziğim. Memnun oldum:)) Sana da bomba gibi bir hafta sonu diliyorum. Sevgiler
Yorum Gönder