30 Ağustos 2007

Ruhumda, maziden dökülmüş kızıla çalan kuru yapraklar...

Bir ömre daha sonbahar geldi dostlar.
Ardımda devrilmiş koskoca yıllar.
Ruhumda ise, maziden dökülen kızıla çalan, kuru yapraklar.
İnsan meğer ne çok geziniyormuş onların üzerinde, bu güz mevsiminde.
Hepsi de bastıkça nasıl hüzünle çıtırdıyorlar.
Yoğun bir mevsimmiş be dostlar, bu mevsim.
Bir yanda doruklara çıkan olgun duygular.
Öte yandan çalmaya başlıyor vücudun da yavaş yavaş bütün alarmlar.

Duygular esecek hafif bir rüzgarda bile kırılacak kadar hassas,
Gözlerinde biriken damlalar ise, artık her an akacak kadar cesurlar.

Ne tuhaf!
Sanki artık, yakın sandıklarım bana uzak, uzak sandıklarım ise bana daha yakınlar.
Yakınlarımdan çok sokaklardaki hiç tanımadığım insanlar benimle uzun sohbetler yapıyorlar.
Eski dostlar ise ardarda göçüp beni yalnız bırakmak için sanki birbirleriyle yarışıyorlar.

Dostlar, söyledim ya mevsim artık sonbahar.
Yakında hiç bilmediğim, yaşamadığım bir mevsime doğru yolculuk var.
Bir yanda bildiğim ve yıllardır sürekli kulağıma fısıldanan, bana hatırlatılan doğrular.
Diğer yanda hala yaşadığım tereddütler ve korkular.
İçinde ise bir türlü bitiremediğim sorgulamalar.
Tüm yaşadıklarım karşıma dizilmiş, onları alıp kabullenmemi bekliyorlar.

Düşünüyorum da;
İnsanın inandığı doğrular, yaşadıklarıyla birlikte zaman içinde nasıl da değişiyorlar.
Sana anlamsız gelenler zamanla anlam kazanırken, anlamlı zannettiklerin ise zaman içinde anlamlarını yitiriyorlar.

Terazinin bir kefesinde keşkeler, diğer kefesinde ise iyikiler.
Ruh haline göre bir aşağı, bir yukarı iniyorlar, çıkıyorlar.

Zamanında bir türlü vakit ayıramadığım çocuklarım, düşünüyorum da bugünlerde sanki benden o günlerin intikamını alıyorlar.
Ne zaman dayanamayıp arasam ya meşguller, ya da hep akıllarımdayım ama aramak için bir türlü fırsat bulamıyorlar.
Biliyorum onlarda benim gibi, bu mevsimi birgün kendilerinin de yaşayacaklarını hiç düşünmüyorlar.
Oysa bana biraz farkındalıkla baksalar, ben de kendilerini bulacaklar.

Bir gün onlar da insanın yaptıklarından daha çok, yapmadıklarından pişman olduğunu anlayacaklar...

30 Ağustos 2007
Haşim A.

6 yorum:

Uzağa Giden Kadın dedi ki...

Başlık bir şarkı sözü gibi..
Hani dudağının ucunda ama bir türlü dilin döndürmez ya.
Sayfayı açınca ürktüm....
Yok resimden değil.
Geç gelen baharın belki yükü...
Keşke'ler mi?

Neden bunca yüklenme NEVBAHAR'a..
Zihnime bir kaç soru yazıldı şimdiden.

Ve dilimde o anımsayamadığım şarkı...

İyi akşamlar.

Evren dedi ki...

insanın içine yağıyor bazen yağmur, çöküyor hüzün istemeden yüreğine, gözleri grileşiyor bulutlar gibi, damlalar bırakıyor kendini, ağlamak deniyor buna oysa hissetmek denmeli duruma... hissetmek her kelimeyi ve düşünmek sonrasında... yazılarında en çok bunu seviyorum ben, bittikten sonra kendimle kalışımı...

Elif Kararlı dedi ki...

yüreğinize sağlık çok çok güzel bi yürek sesi....

Adsız dedi ki...

çok güzell bir yazı,yüeğinize sağlık sonbahar mevsiminin insanda uyandırdığı duygular ancak böyle anlatılabilinirdi.

Filiz Benera dedi ki...

Keşkeler ve iyikiler sanki o yaşlı kadının yüzünde toplanmış gibi geldi bana.
Beni hiç korkutmadı.
Hayat'ta böyle değil mi ? Sevgili Dost..
Bütün yaşanmışlıklarımızı tecrübe adı altında yüzümüze yapıştırmıyor muyuz ?
Önemli olan daha önce ki deneyimlerde ki farkı hissetmek ve bakabilmek.
Belki ders alabilmek.
Yapamadıklarımızla sürekli boğuşarak, yapabileceklerimizi es geçmek.
Ne gerek var buna. Hayat belli, süre belli...
Arada dönüp bakılır yeni hatalara yer açmamak için.
Ama sürekli üzerinde dolaşarak vakit kaybetmek...
Ben inanıyorum önümüzde çok güzel günler var.
Sevgilerimle....

malikocas dedi ki...

içime işledi bu sonbahar, paylaşım için teşekkürler...