“Yaşamdaki gerçek haz budur, sizin tarafınızdan yüce olarak kabul edilen bir amaç için kullanılmak, doğanın bir kuvveti olmak; dünyanın sizi mutlu etmeye kendini adamadığı için şikayet eden küçük ateşli bir keyifsizlik budalası olmaktansa. Öldüğüm zaman tamamen kullanılmış olmak istiyorum.Yaşam benim için kısa bir mum değil. O benim için bu an tutma hakkını elde ettiğim muhteşem bir meşale ve ben gelecek nesillere aktarmadan önce onun alabildiğince parlak yanmasını istiyorum.”
George Bernard Shaw’a ait bu satırları okuyunca ne hissettiniz?
Bir an durup düşündünüz mü?
Acaba benim meşalem ne kadar parlak yanıyor diye!
Peki ya bu yaşa kadar geldiniz, kendinizi ne kadar kullandığınızı düşünüyorsunuz?
Elinizde tuttuğunuz meşalenin daha parlak yanabilmesi, onu gelecek nesillere daha parlak devredebilmek için bir şeyler yapıyor musunuz?
Hayatınızın kalan kısmında kendinizi daha fazla kullanmayı düşünüyorsunuz?
Düşünüyorum!
Bir birey olarak acaba hayatın ne kadar içindeyiz, ne kadar dışındayız?
Mutluluğun hayatın içinde olmakla, mutsuzluğun hayatın dışında kalmakla ilişkisini kendimizce hiç sorguluyor muyuz?
İnsanı insan yapan değerleri sadece bilmek yeterli mi sizce?
Acaba o değerleri yaşadığımız hayatla, eylemlerimizle çevremizdeki insanlara ne kadar gösterebiliyoruz?
Bilgi dediğimiz hazineyi zihnimizde, kendimize mi saklıyoruz?
Yoksa elde ettiğimiz bilgilerin davranışlarımızda, tavırlarımızda, tutumlarımızda ortaya çıkmalarına izin mi veriyoruz?
Varlığımızı en azından yakın çevremizdeki insanlar için, hediye paketlerine koyabiliyor muyuz?
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Kate Kozyrka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder