Hayatı kimi zaman gerçekten yaşıyor, kimi zaman hayatta
sadece var oluyorum!
Hem kolaylıkla incinebiliyor hem sağlam kalabiliyorum!
Hem yapıyorum, hem bozuyorum!
Hem seviyorum, hem kırıyorum!
Ben de herkes gibi kendimi inandırdığım kadar mutluyum!
“Kişiliğim” diye bahsettiğim bir hapishanem var.
Duvarlarını zihnimin benim için yarattığı imajlar, roller, tanımlar oluşturuyor.
Duvarlarını zihnimin benim için yarattığı imajlar, roller, tanımlar oluşturuyor.
Yargılarım, duygularım hep birbirine karışıyor!
İçimde yaşadığım bunca karmaşaya rağmen, kendimden hep, açık ve net ifadelerle, bütünlük taşıyan bir nesneymişim gibi söz ediyorum.
Öte yandan dışarı da başka bir ben var, evde yalnızken başka bir ben’i yaşıyorum.
Dürüst olmam gerekirse, kendimi korumak adına, kendime ihanet ediyorum!
Özgür olabilmekten dem vuran bir sansürcüyüm!
Kendi zincirlerimi, özgürce kendim yaratıyorum!
Zihnimde yaşattığım yargıç sayesinde neyi yapıp, neyi yapmamam, neyi bastırıp, neyi bastırmamam gerektiğini kendime sürekli dikte ediyorum!
Ne korkaklığımı, ne de sevgi ihtiyacımı belli etmeme izin veriyorum!
Bazen sakladıklarımla, bazen açığa vurduklarımla mutlu oluyorum!
Geleceğimin tohumlarını hep, bugün, bazı şeyleri en derinlerime gömmeye çalışarak atıyorum!
Çokluğum, bilgeliğim mi beni kendimi ileriye taşımam için daha çok zorluyor?
Azlığım, cahilliğim mi beni daha fazla yoruyor?
İçimdeki bu karmaşa, bendeki eksiklikten mi, bir insan olarak sahip olduğum o büyük potansiyelden mi kaynaklanıyor?
Fotoğraf: Unsplash / Darius Bashar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder