Yaşamın -biz ne kadar ayak diresek de- kendince bir akışı var.
Her kışın ardından bahar geliyor, ağaçlar yeniden tomurcuklanıyor, çocuklar olgunlaşıp birer yetişkin oluyor. Ve günü geldiğinde, doğduğundan beri içinde taşıdığı o yaşlıyla tanışıyor. Onun farkındalığıyla, yaşadığı hayatı sorguluyor.
Hayat denilen bu keşif yolculuğunda fark eden,
öğrenen, gelişen, dönüşen olmak, belki de insanın istese de vazgeçemeyeceği tek
kaderi!
Bu yolculukta hepimizin gördüğü, işittiği,
dokunduğu, hissettiği, düşündüğü her şey tamamen öznel.
Su nasıl içinde bulunduğu kap tarafından şekillendiriliyorsa, yaşananlar da insanın kendi zihni tarafından şekillendiriliyor. Kendi tarzında renklendiriliyor, geçmişin ışığıyla projekte ediliyor.
Her insan kendi iklimini, kendi dünyasını,
düşünceleriyle yine kendisi yaratıyor.
İçerisi nasılsa dışarısını da ona benzetiyor.
İçerisinin nasıl olduğunu ise en çok, içine
doğduğumuz aile, sahip olduğumuz anne-baba ve onların peşlerinden sürüdükleri
hikayeleri belirliyor.
Ve her şey ancak senin;
Neyden bağımsız, neye hapsolmuş olduğunun
idrakine varmanla dönüşebiliyor…
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Faris Mohammed

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder