29 Temmuz 2009

Kim olduğumu nasıl unutacağımı bilemiyorum...



Bu kadar zor ve karmaşık olacağını söyleseler inanmazdım!

Kim olacağıma karar vermek!

Zormuş meğerse. Etrafımdaki herkes, nasıl olmam, nasıl yaşamam gerektiği konusunda bana sürekli ahkâm kesersen… Üstelik, kendimi nasıl hissettiğim konusunda hiçbir fikirleri yokken. Kendimi berbat hissettiğim zamanlarda beyninin içinde neler olup bittiğini hiç bilmezlerken.

Düşününce, insana en çok acı veren şey ise;

İnsanın kendisinin yetersiz olduğunun, içinden geldiği gibi, kaynağı tamamen kendisi olan düşüncelerle ve duygularla yaşamaya kalktığında, toplum içinde iyi bir konum elde etmesinin mümkün olmadığı, öyle yaşadığında iyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir dost olamayacağı, iyi bir çevre oluşturamayacağı korkusunun, hem de onu en çok sevenler tarafından, çocukluğundan başlayarak yavaş yavaş bilinç altına işlenmesi…

Bu düşüncelere dalmış amaçsızca yürürken, girdiğim kitapçıda, rastgele göz atmak için elime aldığım bir kitap, “ Eskiden kim olduğunu bilmek istersen şimdi nerede olduğuna bak, bu geçmişte kim olduğunun bir yansımasıdır. Eğer geleceğinin nasıl olacağını öğrenmek istersen, şu anda ne yapmakta olduğuna bak.” diyerek, evrenin muhteşem kurgusu içinde ona düşen rolle, sanki bir tesadüfmüş gibi bir şeyler anlatmaya çalışıyor bana. Sanırım insan bir şeye karar verip, ona doğru ilk adımını attığında, evrende onu, istediği şeye götürecek yolu hemen oluşturmaya başlıyor sessizce önünde. Bunu bir kez daha fark edince gülümsüyorum.

Kim olduğumu yavaş yavaş öğreniyorum.
Öte yandan, kim olduğumu nasıl unutacağımı hala bilemiyorum.
Ama hayata karşı açık olabilirsem, onun beni her zaman destekleyeceğine inanıyorum.

Beni artık, bende keşfetmek istiyorum.

28 Temmuz 2009
Haşim Arıkan


Fotoğraf:  Unsplash / Masi Mohammadi

27 Temmuz 2009

Yarım kalan bir aşk...

Her gece ruhuma dolan o bildik kokuyla uyanırım gerçekten, düşe.
O an huzurla dolar yüreğim.
Sarıp sarmalamaya başlar ruhumu hatıralar.
Mutlulukla dolup taşar her yanım.

Her sabah ıslak bir toprak kokusuyla uyanır ruhum düşten, gerçeğe.
Ardından ince ince bir yağmur yağmaya başlar üzerime.
Salarım yalnızlığımı sessizce kalabalıkların içine.

Sanki biraz daha tamamlanır gibi gelir her gecenin sabahında.
Yarım kalan bir aşk.
Bir kez olsun “Seni seviyorum” diyememiş bir ağzın acısıyla...

27 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

21 Temmuz 2009

Sence aşk nedir?


“Sence aşk nedir?” diye soruyorum.

“Bunu düşünmemelisin!” diyor. “Eğer kalbini düşüncelerle doldurmaya başlarsan gerçek aşkı hiç bir zaman keşfedemezsin. Düşünmek, önyargıları, korkuları, geçmiş bilgileri, cümlelere dönüştürmektir. Kurduğun cümleler beyninde model oluşturur, aşkı da o modelin içine hapsedersin.

Oysa aşkı ancak, onu hiç yorumlamazsan, ona bir tanım, bir ad koymazsan gerçekten yaşayabilirsin.

Sakın unutma her aşkın tanımı kendi içinde gizlidir.”

20 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

19 Temmuz 2009

Beni kısıtlayan, sınırlayan herşeyi alaşağı ettiğimde...


Hayatın bugüne kadar bana verdiklerini ve benim onlardan yapabildiklerimi düşünüyorum.

Onlardan bir şeyler yapmaya çalışırken, kendime koyduğum sınırları, kısıtlamaları, kuralları. Beni kısıtlayan, sınırlayan her şeyi alaşağı ettiğimde, içimdeki bastırılmış arzuların, ortaya çıkacak bozulmamış doğasının bana neler yaşatabileceğini...

Soruyorum kendime, hayatı büyük bir coşkuyla, karşı konulamaz bir tutkuyla yaşamaktan, hayatın iliğini kemiğini emerek doyuma ulaşmaktan ilk ne zaman, nasıl ve neden vazgeçtim ben diye. Eğer bu bir yetenekse, ben bu yeteneğimi ne zaman kaybettim. Hayatımın tek hakimi olduğumu, verdiğim kararların tüm sorumluluğunun bana ait olduğunu, hayatımı verdiğim kararlarla benim yarattığını, red etmeye ilk ne zaman ve neden başladım?

Çevremdeki insanları düşünüyorum. Acaba bugüne kadar bilerek yada bilmeyerek kimlerin hayatlarına dokundum, hangi keşifleri, hangi farkındalıkları için onlara yardım ettim, dünyada nasıl bir farklılık yarattım.... Eğer ben olmasaydım acaba evrenin akışı nerede ve nasıl değişirdi? Değişir miydi? Bugüne kadar ardımda acaba nasıl bir iz bıraktım.

Kendimi hep tek başına akıp giden bir nehir gibi hissetsem de , en nihayetinde denize karıştığımı nasıl inkar edebilirim ki?

Peki ya ben diye bağırıyor içimde bir ses mütemadiyen.

Sürekli hayata kendim için bir şeyler sipariş edip, bekleme odasında hayatın onları bana getirmesini beklerken, yaşıyorum demenin ne kadar anlamlı olduğunu düşünüyorum. Acaba hayat bize ondan istediklerimizi mi yoksa sadece olduğumuz şeyleri mi getiriyor?

Hiç bir şey anlamadan yaşanmış bir hayatın, yaşanmış sayılıp sayılamayacağını sorguluyorum kendi kendime. İnsanın yaşadığı hayatın tamamen bir hata olduğunu düşünerek yaşama veda etmesinin nasıl bir duygu olabileceğini düşünüyorum. Sonunda gelip hep şu soru takılıyor aklıma her seferinde.

Acaba insan, onun için hayatın anlamına sadece doğru yolları izleyerek mi ulaşabilir, yoksa yolun sonunda hayatın tamamen hata olduğunu ona söyleten şey -finiş noktasına ters yönden gelmiş olsa da- aslında hayatın gerçek anlamını bulmuş olması değil midir?

19 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

17 Temmuz 2009

Söylemek isteyipte, hep susup...

Düşünüyor(d)um,

O ezbere bildiğim, şartlı bir reflex gibi her daim dile getirdiğim, yıllardır kullanılmaktan aşınmış cümleler, tükenmiş kelimelerle...
Otomatikleşmiş, önceden kolaylıkla tahmin edilebilir düşüncelerimle...

Yapamadıklarımı…
Yapmadıklarımı…
Her niyetlenişimde, kendimi büyük bir başarıyla yapamayacağıma inandırdıklarımı…

Sürekli;
Kaçtıklarımı…
Saklandıklarımı…
Dışladıklarımı…

Unutmaya çalıştıklarımı…
Ertelediklerimi…
Vazgeçtiklerimi…
Bir türlü tamamlayamadıklarımı…

Göstermek isteyip gösteremediklerimi…
Söylemek isteyip, sadece susup kaldıklarımı…
Sırf istemediğim için kendimi mahrum bıraktıklarımı…
İnancımı yitirdiğim için kendime yaşattığım hayal kırıklarını…
İçimde itinayla gizlediğim yoksulluklarımı, zorbalarımı.

Mütemadiyen tekrar eden ruh hallerimi.
Her geçen gün biraz daha yorgunlaşan yorgunluğumu.

Hatırlıyorum.

Bildiğim ne varsa, hepsini vermek için yüreğimde hissettiğim o yoğun isteği.
Sadece bilmediklerimle kalabilmeyi arzulayışımı.
Kişiliğim diyerek kendimi içine kapattığım o hapishaneyi...

Öğreniyorum.

Daha önce fark etmediğim o muhteşem yepyeni kelimeleri.
Onlarla bana ve hayata dair farklı, yeni cümleler kurabilmeyi.
Yavaş yavaş ruhumun daha derinlerine inebilmeyi...

Fark ediyorum.

Eskiden kurtulmadan, yeninin kendini gösteremediğini, içimdeki çatışmaların bir türlü bitmediğini.

Düşünüyorum.

İnsan, zihnindeki onu etkisiz hale getiren eskimiş sözcüklerinden vazgeçip, “olması gereken” e hiç bulaşmadan, yeni harfler, yeni kelimelerle, olan’a dair yeni cümleler kurmaya başladığında herşeyin anlamının nasıl da değiştiğini.
Hayatı geçmişin bir anımsaması olarak yaşamaktan vazgeçip, zihninde, -kendine, hayata, başkalarına dair- oluşturduğu imgelerden arındığında kendine neler yaşatabileceğini...

16 Kasım 2008 - 16 Temmuz 2009

10 Temmuz 2009

Sen, gerçekten sen olabilir misin?

Kendini bu dünyada yalnız düşünebilir misin?
Seni gören hiç kimse yokmuş gibi yaşayabilir misin?

Sana öğretildiği için yıllardır tekrarlayıp durduğun her şeyi unutup, yaşadıklarına onları sanki ilk defa yaşıyormuşsun gibi heyecanla, coşkuyla yaklaşabilir misin?

Senden başka hiç kimsenin asla sana veremeyeceği şeye sahip olabilir misin?
Kendini, sadece bireysel beyninin düşünceleriyle sen yaratabilir misin?

Kaynağı sen olan arzuların peşinden koşabilir misin?
Ödüllerini kendine, sen verebilir misin?
En büyük mutluluğu, hazzı kendinden aldığın bu ödüllerden çıkartabilir misin?
Sen kendini sevebilir misin?

Sen herşeyinle sadece sen olabilir misin?
Sen kendine yetebilir misin?

Bunun gerçek olduğuna inanabilir misin?

09 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

6 Temmuz 2009

İlişkiler ve düşünceler...

Diyorum ki;
Hayatımı artık hiç bir şey düşünmeksizin yaşamak istiyorum…

Diyor ki;
İnsan düşünmeden yaşayamaz!
Yaşamak “ilişkiler ve -onlara dair- düşünceler" dir.
İnsan olmayı seçip, ruhunun üzerine bu bedeni giydiğin gün bu gerçeği de kabul etmişsin demektir.
Doğmak, ilişkilere ilk adımı atmaktır.
İlişkilerse düşünmek.
Düşünmek, hissettiklerini tanımlamaktır.
Tanımlarınsa,
Sevgidir.
Acıdır,
Özlemdir..
Öfkedir.
Nefrettir.
Aşktır.
Korkudur.
Mutluluktur....
.......
....

Diyorum ki;
Ben yoruldum artık yaşamaktan, yaşadıklarımdan.

Diyor ki;
İnsanı yoran, bitmeyen tekrarlardır.
Oysa yaşamak, hiç durmadan ileriye yürümektir.
İleriye yürümek, sana yeni ilişkileri getirir.
Yeni ilişkilerse, yeni düşünceler için sana yeni bir şans verir
Yeni düşünceler ise sana daha önce yaşadıklarını bile farklı hissettirir.

Yaşanan bu değişim;
Kimilerine göre kendini red etmektir.
Kimilerine göre ise kendini keşfetmek.

Kolay olan,
Bu değişimi red edip, zihnindeki düşüncelere esir düşmektir. Hep aynı düşüncelerin, seni sürekli aynı hislere ulaştıran o kısır döngüsüne kendini hapsetmektir.

Önemli olan,
Tutarlı olmak değil. Her zaman kendin için en doğru olana ulaşmayı istemektir.
Senin için doğru olanı bulabilmek içinse önce kendini tanıman, keşfetmen, anlaman gerekir.
Kendini tanıman, anlaman ise “yaşadığın ilişkiler ve -onlara dair- düşünceler” in sayesinde gerçekleşir.

06 Temmuz 2009
Haşim Arıkan

Fotograf: Promised Land

1 Temmuz 2009

Sen tercihlerinin mi, yoksa vazgeçişlerinin mi bir eserisin?


Düşündün mü hiç? 

Bugün bulunduğun noktaya acaba nasıl geldin?
Bugünkü seni, hangi kararlarınla inşa ettin?

Hangi yola, sırf başka bir yoldan kaçmak için hiç düşünmeksizin girdin?
Hangi yolu, gerçekten istediğin için seçtin?

Hangi insanı, kendin için bir kurtarıcı gibi görüp hayatına dahil ettin?
Hangi insanın, onu gerçekten arzuladığın için hayatına girmesine izin verdin?

Hangi yolu içindeki öfkenin, nefretin sesine kulak verdiğin için terk ettin?
Hangi yolu içindeki sükunetin, sevginin sesini dinleyerek seçtin?

İnandığın hangi yoldan sırf geçmişe ait acılarından kurtulmak için vazgeçtin?
Vazgeçmenin ağır yükünü kaldıramamaktan korktuğun için, hangi yanlış yola yıllarca tahammül ettin?

Düşündün mü hiç? 

Bugüne kadar sahip olduğun neleri tercihlerin yüzünden yitirdin?
Vazgeçtiklerin sayesinde bugün nelere sahip olabildin?

Sen tercihlerinin mi, yoksa vazgeçişlerinin mi bir eserisin?

Bugün ulaştığın noktaya seni getiren kararları verirken, acaba en çok hangisinden beslendin?

Düşündün mü hiç?

Bugüne kadar sana kendini alternatif olarak sunan kaç yolu, seni hiç tanıyamadan sensizliğe terk ettin?
Kaç tane sen olabilme ihtimalini, hiç doğamadan ardında ölüme mahkum ettin?

30 Haziran  2009
Haşim Arıkan

Fotograf: Doktor House