Zamanın adının zaman olmadığı zamanlardı o zamanlar.
Çok azdı yeryüzünde, kendisine “insan” adı
koyacak olan canlılar.
O zamanlar hepsi Adem ve Havva’dan olma birer masum
canlıydılar.
"Kardeştiler ,
arkadaştılar, akrabaydılar,
dosttular"
Zaman dedikleri şey acımasızca akıp geçmeye başladı.
Çoğaldılar.
Dünyanın dört bir yanına dağıldılar.
Dünyayı keşfederken, kim olduklarını unuttular.
Zihinlerini her gün, düne dair anılarla, korkularla,
endişelerle doldurdular.
Korkularına zihinlerinde süreklilik kazandırdılar.
Korktukça da, kendilerini rahatlatabilmek için sınırlar,
kurallar, yargılar, teoriler, ideolojiler yarattılar.
Sınırlar çizdiler. Uluslara,ırklara bölündüler. Dinlere,
mezheplere ayrıştılar.
Olmakta olana hep önyargılarının, bir fikrin, bir inancın
penceresinden bakmaya başladılar, gerçekle olan bağlarını tamamen kopardılar.
"Aslında kardeştiler, komşuydular, arkadaştılar, akrabaydılar, dosttular. Hepsi
sonradan adına insan koydukları, ölümlü
birer canlıydılar. "
Bu gerçeği sürekli unutup, belleklerinde biriktirdikleri,
ipleri düne bağlı düşüncelerle zihinlerini sürekli karıştırdılar.
Hep zihinlerinin tuzağına düştüler, düşüncelerinin ağına
takıldılar.
Kendilerini ayrıştırdılar, başkalaştırdılar, kendisi gibi
düşünmeyenleri, olmayanları dışladılar, onları yok saydılar.
Konuşmayı, dinlemeyi,
birbirlerini anlamaya çalışmayı bıraktılar.
Zihinlerinde süreklilik kazanan korkular, endişeler
yüzünden hep gücün, iktidarın peşinde
koştular.
Güdümlü demokrasiler, sınırlı özgürlükler arzuladılar.
Hırslarına, egolarına kapıldıklarında da şiddete
sarıldılar. Nefrete bulandılar.
Şiddetle, öfkeyle, dışlayarak, yok sayarak, iletişim
kurmayarak hiç kimsenin kazanma şansı yoktu ama bunun farkına varamadılar.
Değişimden, gelişimden bahsettiler, ama bahsettikleri bu
değişim/gelişimin olabilmesi için;
Önce yaşananlarla yüzleşmeliydiler, karşısındakine
yaşattıklarına bakıp gerçekte kim olduklarının farkına varmalıydılar.
Hoşlarına gitmeyen gerçekleri değiştirebilmek için, gördüklerine saldırmak
değil, ona karşı tavırlarını, bakış
açılarını değiştirmek zorundaydılar.Olmakta olana farklı gözlerle bakabilmek
için, kendisi gibi olmayanları da tanımak, dinlemek, onları da anlamak
zorundaydılar!
Ama bu gerçeğin farkına bir türlü varamadılar.
Unuttukları en önemli şeyi bir türlü hatırlayamadılar.
"Aslında hepsi adına insan koydukları, ölümlü birer canlıydılar...
Aynı gökyüzünün
altında, aynı toprakların üzerinde kendilerini farklı şekillerde ifade etmeye çalışıyor olsalar da, aslında
"birbirlerinin sadece bir düşünce uzaklığındaydılar"...
Kardeştiler hepsi,
komşuydular, akrabaydılar,
hemşeriydiler, vatandaştılar, arkadaştılar, dosttular...
An be an yaptıkları
tercihlerle yazdıkları öyküler onlara
tek, birbirinden bağımsız gibi gelse
de, yeryüzünden bir gün yok olup gittiklerinde, gelecek nesillere hep birlikte
sadece tek bir öykü bıraktılar!!! ”
2 Haziran 2013
Haşim Arıkan
Haşim Arıkan