29 Ekim 2012

Bugün, mevcudiyetini sağlayan hakikatlerin farkındalığıyla...

“Bir insan kendi haysiyetini sokağa atarsa, kabahat onun üzerine basıp geçende midir? Yoksa onu sokağa atanda mıdır?” diye bir soru sorsam, ne cevap verirdiniz bana?

Eğer insan kendi onuruna sahip çıkmıyorsa, başkaları onun yerine sahip çıkabilir mi?

Peki milletler açısından bakınca farklı mıdır durum?

"Türkiye Cumhuriyeti" nin sonsuza kadar var olması, sahip olduğu değerlerin korunması ve yükseltilmesi için Türk milleti kendisi bir şey yapmazsa, başkaları onların yerine yapar mı?

Düşünüyorum, acaba bizler;

“Türkiye Cumhuriyeti’nin, Demokratik bir Cumhuriyet olarak ilelebet payidar kalmasını sağlamak için -en azından kendimize- dürüstçe bir söz verebiliyor muyuz! Vereceğimiz bu sözün altına, "bugün bu ülkede mevcudiyetimizi sağlayan hakikatlerin farkındalığıyla" bütün inancımızla,  imzamızı atabiliyor muyuz?

3 Kasım 2009 - 27 Ekim 2012
Haşim Arıkan 

19 Ekim 2012

Hayatı aynı anda hem yaşayıp, hem anlayamadım...


Önce gördüklerim, duyduklarım, hissettiklerimle, dünyaya dair zihnimde şablonlar yarattım.
Sonra öğrendiğim her yeni bilgiyi, geçmişle özdeşleştirip, bu şablonları bir kez daha doğrulattım.
Bir süre sonra düşünsel özgürlüğünü kaybedip, kendi yarattığı masalın içinde sıkışıp kalmış, bir tutsaktım.
Ne olduğumu unuttuğum için girdiğim bu hapishaneden, ne olduğumu hatırlayamadığım için çıkamadım.

Ulaşmaya çalıştığım gerçeklerden bir düşünce mesafesi uzaktaydım!
Ama zihnimde yarattığım o şablonlara ihtiyacım olmadığına kendimi bir türlü inandıramadım.
Düşüncelerin bağından kendimi kurtarıp, hayatı dilediğimce yaşayamadım.

Ben düşüncelerimle, hayatımın arasındaki ilişkinin farkına çok geç vardım.
Hayatı aynı anda hem yaşayıp, hem anlayamadım!

28 Haziran 2010
Haşim Arıkan


10 Ekim 2012

Başkayı görerek başkalaşan zihnimiz...



Nedense, izleyiciyiz hep.
Sadece izliyoruz,dinliyoruz olanları.
Hep dışındayız değil mi oynanmakta olan oyunun?
Bilerek, isteyerek oyunun dışında bırakıyoruz kendimizi.
Sadece gözlemliyoruz !

Kafa karışıklığımızı hep başkalarının söyledikleriyle bastırmaya çalışıyoruz!
Her şey sanki bir alışkanlıktan, aynı yalanın hep birlikte tekrarından ibaretmiş gibi.

Yaratıcı olma kapasitemiz, düşünsel özgürlüğümüzü koruma isteğimiz, hayattan keyif alma yeteneğimiz, bu yüzden mi azalıyor acaba sürekli? 

20 Nisan 2012
Haşim Arıkan

3 Ekim 2012

Gerçek eşit olarak herkes içindir, fakat onu kavrayabilmek için gerekli yeteneğe herkes eş zamanlı sahip değildir...



Kapısının önünden geçerken keyifsiz olduğunu görünce, toplantısının istediği gibi geçmediğini anlayıp sessizce odasına süzülüyorum. Başını hafifce kaldırıp da içeri girenin ben olduğumu fark edince , bir gülümseme yayılıyor yüzüne.“Ne iyi ettin de uğradın” diyor. "Biliyor musun, ne zor şey aynı anda, aynı düzlemde olmadığın birine bir şeyler anlatmaya çalışmak. Türkçe bilmeyen birine harika bir Orhan Veli şiiri okumak gibi. Ona okurken seni müthiş heyecanlandıran o harika şiir, o an onun için karmakarışık sesler kalabalığından başka hiç bir şey değil bence."

"Işığı görmüşsün işte, boşver filmi önemseme" demek geçiyor içimden ama nedense susup, ben de ona sadece gülümsüyorum...

2 Ekim 2012
Haşim Arıkan 

2 Ekim 2012

Hayatımı ben mi şekillendiriyorum, yoksa hayat mı beni?

Daha ne kadar sürecek bu;
Ne yaparsam yapayım içimdeki bir türlü doymayan açlık.
Neyi koyarsam koyayım bir türlü dolmayan boşluk.

Daha kaç kere tekrarlanacak bu,
Hakkımdaki fikirlerimle kendi önümü tıkayış.
Zihnimde kayıtlı düşünceleri terk ettiğimde, geriye bana kalan hiçliğimi, umutlarla, düşlerle kapatış.
En ufak bir kıvılcımda mutluluğun peşine takılıp, en küçük bir rüzgarda büyük bir acının içine batış.
En küçük bir kıvılcımla hayallere tutunup,ilk düşkırıklığında öfkeyle kavruluş.

Daha ne kadar sürecek bu;
Hayatın birbirine hep karşıt bir dizi arzular geçidi olduğunu unutup, onu tek bir kalıcı arzuya dönüştürmeye çabalıyış.
Sürekli tekrarlanan haz güvencesini mutluluk sanış.

Daha kaç kere tekrarlanacak bu,
Bir şeylerin peşine takılıp, ben’den sıyrılıp kaçıp, yolun sonunda ben’e yeniden kavuşuş.
Geçici olanın içinde tek kalıcı olana, gerçek olmayanın içinde tek gerçek olana her seferin de yeniden sımsıkı sarılış.

1 Ekim 2012 
Haşim Arıkan