22 Eylül 2011

Çoktan tamamlanmış bir hikayenin...

Okuduğu kitapta ki “Her aşkın ardında bir düşüş vardır. Her düşüşün ardında ise bir hata.” cümlesi tetiklemişti herşeyi. Okuduğu bu cümlelerin ardından yüzünde acı bir gülümseme belirdi.

Sussa da dili.
Susmadı bedeni.
Önce sol göğüsünde hafif bir kıpırtı, ardından derin, ince bir sızı hissetti.
Ben mi hapsettim onu oraya, yoksa o mu kendinden bir kopya bıraktı da gitti ardında, diye düşündü.
Sonra kendisinin de bırakmış olabileceği kopyalar geldi bir anda aklına.
Sevmedi bu düşünceyi.
Red etti onu düşünmeyi.

İçinde derinlerden gelen bir ses, ona farklı birşeyler anlatmak istedi.
Ama o, dinlemedi.
Bu defa da önünden çekilmedi.
Kendisine yine izin vermedi.
Vücudunda gömülü bir duyguyu bu defa da sindiremedi.
Yine ne affedebildi, ne çemberi kapatabildi.
Ne onu uğurlayabildi, ne de yasını tutabildi.

Bilmediği bir mekanda , bilmediği bir zamana, hissettiklerini bir daha hissetmek için bir randevu daha verdi.

20 Eylül 2011
Haşim Arıkan

19 Eylül 2011

Asla kaybedilmeyen. Senden alınamaz, sana verilemez olan!

İhtiyacın olan şey gerçekten de, hayatı senin için yorumlayacak bir guru, bir öğretmen mi?
Zihnini zapt eden, sınırlayan, bir inanç, bir felsefe mi?
Yoksa araştırabilen, keşfedebilen, yaratıcı, özgür bir zihin mi?

Acıyı çeken senken,
Mutsuz olan senken,
Doğumun, ölümün, hayatın anlamını öğrenmek, kim olduğunu keşfetmek isteyen senken,
Kendine ait bir hikayesi olan, mutlu ve yaratıcı bir insan olmak yerine, ezberci bir makina olmayı, ikinci el bir yaşamı tercih etmek neden?

Kendi kendinin ışığı olmayı red etmen, kendi ışığına güvenememen neden?
Neden kendinin hem ustası hem çırağı olmayı bir türlü kabullenmemen?

Öğreten, sana sadece kendi söylemek istediklerini iletebilecekken, neden kendi kendine öğrenmenin sınırsızlığından, heyecanından vazgeçmen.
Yoksa hayatı araştırmayı, keşfetmeyi, anlamayı bırakmış olman mı esas neden?
Hem de aradığın herşey, bütün dünya, sen de saklıyken.

Bilmelisin ki;
Sen nasıl bakacağını, nasıl öğreneceğini bilirsen,
Anahtar senin elinde, kapı ise orada,
Sen ne yaparsan yap, kime gidersen git, yeryüzünde senden başka hiç kimse, ne o elindeki anahtarı verebilir, ne de o kapıyı açabilir sana.

4 Eylül 2011
Haşim Arıkan

5 Eylül 2011

Zamandışı yaşamak...

Hepimiz doğduğumuzda bir hiç değil miydik?
Büyüdük.
Hiçliğimizi bizi rahatlatan fikirlerle, inançlarla örttük.
İnsanlar tanıdık, ilişkiler yaşadık.
Yaşananları yaşanan da yok etmeyi beceremedik.
Geçmişi öldüremedik, hayatın kendisini yenilemesine bir türlü izin vermedik.
Anıları, hatıraları kolleksiyon yapar gibi zihnimizde sürekli biriktirdik...

Geçmiş ölmeden saf, masum kalabilir miydik?
Saflık olmadan bilgelikten bahsedilebilir miydik?
En bilge olduğumuz zamanlar neden çocuk olduğumuz zamanlardı?
Belki de hiç düşünmedik!

5 Eylül 2011
Haşim Arıkan

4 Eylül 2011

Neyi dinliyorsun?

Neyi dinliyorsun?
Notaları mı?
Yoksa notların arasında ki sessizliği mi?

Sessizlik olmasa o notalar var olabilir miydi?

4 Eylül 2011
Haşim Arıkan

Bir kaç yıl önce okuduğum bir kitaptan aklımda kalanlar.