Çarşamba günü duruşması vardı. Üçüncü evliliği de, iki gün sonra artık kağıt üstünde de son bulacaktı.
Acaba eş seçimi konusunda neden başarılı olamıyordu?
Son katıldığı grup terapisinde konuşulanlar aklına geldi!Gerçekten de bilinçaltı veya hayatın çekim gücü:
Çocukluğunda duygusal olarak yoksun bırakılmış taraflarını görmesi, bu gerçekliği tekrar tekrar yaşarken çocuk aklıyla aldığı o kararları fark edip, yetişkin bilinciyle onları bugünde değiştirebilmesi için mi,
Onu sürekli benzer insanlara, benzer ilişkilere doğru mu çekiyordu?
Başını oturduğu koltuğa dayayıp gözlerini kapadı. Kapamasıyla birlikte zihnindeki anılar koleksiyonunun, ilişkilerinin ilk günlere ait nadide bir parçası gözlerinin önüne düşüverdi.
Yaşadığı o harika anın anısının bedeninde yarattığı duygusal titreşimle gülümsedi.
İnsan her seferinde nasıl da aynı tuzağa düşüyordu. İlişkinin en başında hep birbirinin hoşlandıkları taraflarına odaklanırken, sonrasında karşısındakinin onu rahatsız eden davranışlarına takılmaya başlıyordu.
İnsan her seferinde nasıl da aynı tuzağa düşüyordu. İlişkinin en başında hep birbirinin hoşlandıkları taraflarına odaklanırken, sonrasında karşısındakinin onu rahatsız eden davranışlarına takılmaya başlıyordu.
O da biliyordu aslında. İlişkinin en başında hep karşısındakine çok yapışıp, sorunlar yaşanmaya başladığında ise ondan çok fazla uzaklaşıyordu. Çocukluğunda sağlıklı bir şekilde deneyimleyemediği "sevgi" nesnesi karşısında doğru mesafeyi bir türlü tutturamıyor, karşısındaki kişiyle arasında sağlıklı bir bağ oluşturamıyordu.
Belki de aslında ona geçmişindeki birini anımsatan, aynı zamanda da fazla yakınlığı kaldıramayacağı biriyle yakınlaşmaya çalışıyordu!
Her bitişin sonrasında yaşadığı gibi, yine içindeki o gücün harekete geçtiğini hissediyordu. Bu sanki insanın hayatta ayakta kalmak için desteğe ihtiyacı olduğu zamanlar da içinde harekete geçen güçlü aynı zamanda da vahşi bir şeydi. Özgürlüktü hissettiği şey!
Her bitişin sonrasında yaşadığı gibi, yine içindeki o gücün harekete geçtiğini hissediyordu. Bu sanki insanın hayatta ayakta kalmak için desteğe ihtiyacı olduğu zamanlar da içinde harekete geçen güçlü aynı zamanda da vahşi bir şeydi. Özgürlüktü hissettiği şey!
İnsan ilişkilerinde de aslında hep onu da istemiyor muydu?
Yaşadığı ilişkide de gerçekten olduğu kişi olmak ve o kişi olarak, ilişkisini özgürce yaşamak için mücadele etmiyor muydu?
Birbirine ne kadar etkin bir şekilde bağlanırsa, hayatın içinde de o kadar rahat, cesur ve özgür olmuyor muydu?
Bir an durdu, gözleri uzaklara daldı, düşünceleri yine içindeki o ürkek, çekingen çocuğa uzandı…
Belki de bu defaki ilişkisini bir başkasıyla değil, kendisiyle yaşaması, bir başkasını sevmeye başlamadan önce kendisini, olduğu haliyle, olduğu kadarıyla sevmeye başlaması gerekiyordu!
Belki de bu defaki ilişkisini bir başkasıyla değil, kendisiyle yaşaması, bir başkasını sevmeye başlamadan önce kendisini, olduğu haliyle, olduğu kadarıyla sevmeye başlaması gerekiyordu!
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Darius Bashar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder