Hayatım çelişkilerle dolu!
Bildiğimi düşündüğüm her şey eski ya da eksik!
Bense onların tam, bütün ve doğru olduğunu düşünüyorum.
Bir şeyi istiyorum derken, aslında başka bir şeyden kaçmaya çalışıyorum.
Barışı savunurken sürekli birileriyle savaşıyorum.
Sevgiyi arzularken, sanki bir yarışın içindeymişcesine, hırsla, acımasızca, duygusuzca yaşıyorum.
Bildiğimi düşündüğüm her şey eski ya da eksik!
Bense onların tam, bütün ve doğru olduğunu düşünüyorum.
Bir şeyi istiyorum derken, aslında başka bir şeyden kaçmaya çalışıyorum.
Barışı savunurken sürekli birileriyle savaşıyorum.
Sevgiyi arzularken, sanki bir yarışın içindeymişcesine, hırsla, acımasızca, duygusuzca yaşıyorum.
Coşkularım geçici...
Doyumlarım anlık...
Özgürlüklerimse kısa süreli...
Zavallı zihnim!
Zaman içinde biriktirdikleriyle koşullu.
Oysa doğduğum da ne kadar temiz, saf, özgür, sınırsız ve masumdu.
Ama o da, bilincin harekete geçmesiyle birlikte uyandı, dünya sahnesindeki büyük oyuna dahil oldu ve tasarımına uygun bir mantıkla görev masasına kuruldu.
Zavallı zihnim!
Zaman içinde biriktirdikleriyle koşullu.
Oysa doğduğum da ne kadar temiz, saf, özgür, sınırsız ve masumdu.
Ama o da, bilincin harekete geçmesiyle birlikte uyandı, dünya sahnesindeki büyük oyuna dahil oldu ve tasarımına uygun bir mantıkla görev masasına kuruldu.
İçine doğduğum aileyle, kültürle koşullandı.
Günlük yaşamdaki etkiler ve baskılarla koşullandı.
Yaşadığı mahalleyle, şehirle, ülkeyle koşullandı.
Yaşadığı deneyimlerle, ilişkilerle koşullandı.
Her şeyi bildikleriyle, biriktirdikleriyle sınırlı sanmaya başladı.
Biriktirdiği bilginin tutsağı oldu.
Bilme ve bilgi birbirine bulaştı.
Bilme, başı sonu olmayan bir öğrenme hareketiyken, bildiklerini, biriktirdiklerini onun tek kaynağı yaptı. İçine düşüp bir türlü çıkamadığım o kısır döngü de işte tam bu noktada başladı!
Neticede ben, hayat amacı özgürlük, deneyim, doyum ve mutluluk olan bir insandım!
Zihnin bu kısır, ‘denetleme, belirginleştirme ve savunma’ döngüsünde sıkıştım kaldım.
Hayatım boyunca;
Aynı şeyleri tekrar, tekrar yaşamaktan usandım.
Yeni olanı hep merak ettim, farklı olanı yaşamayı arzuladım.
Yaşadıklarıma, düşüncenin enerjisini karıştırmadan bakabilseydim, aslında yeni olan her zaman karşımdaydı.
Düşüncelerimi, anılarımı bir türlü askıya alamadığım için, hayatın içindeki yeniyi sürekli ıskaladım.
Seçim yapma özgürlüğümü sadece zihnimin bana sunduklarıyla sınırladım.
Bilme ve bilgi birbirine bulaştı.
Bilme, başı sonu olmayan bir öğrenme hareketiyken, bildiklerini, biriktirdiklerini onun tek kaynağı yaptı. İçine düşüp bir türlü çıkamadığım o kısır döngü de işte tam bu noktada başladı!
Neticede ben, hayat amacı özgürlük, deneyim, doyum ve mutluluk olan bir insandım!
Zihnin bu kısır, ‘denetleme, belirginleştirme ve savunma’ döngüsünde sıkıştım kaldım.
Hayatım boyunca;
Aynı şeyleri tekrar, tekrar yaşamaktan usandım.
Yeni olanı hep merak ettim, farklı olanı yaşamayı arzuladım.
Yaşadıklarıma, düşüncenin enerjisini karıştırmadan bakabilseydim, aslında yeni olan her zaman karşımdaydı.
Düşüncelerimi, anılarımı bir türlü askıya alamadığım için, hayatın içindeki yeniyi sürekli ıskaladım.
Seçim yapma özgürlüğümü sadece zihnimin bana sunduklarıyla sınırladım.
Bilincimi, ufkumu genişletmek için hiç çaba harcamadım.
Kendime hayatın, zihnimin bana düşündürtebildiği kadarını yaşattım...
Zihin dediğim şey küçük bir el feneri gibiydi, hayatımı onun o küçücük ışık huzmesinin aydınlattıkları ile sınırlı sandım!
Kendime hayatın, zihnimin bana düşündürtebildiği kadarını yaşattım...
Zihin dediğim şey küçük bir el feneri gibiydi, hayatımı onun o küçücük ışık huzmesinin aydınlattıkları ile sınırlı sandım!
Onun aydınlatmadığı, karanlık da kalanları hep yok saydım, bilincimin ışığını onlara da yöneltip onları keşfedebilmek için ben hiç çabalamadım!
Haşim Arıkan
Haşim Arıkan
Fotoğraf: Unsplash / Lance Reis
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder