Sonunda buldun beni!

Bu seninle ilk tanışmamız mı yoksa “İnandığım Masalları”n sürekli takipcisi misin bilmiyorum?
Sadece şunu düşünüyorum...
Acaba bu okuduğun masallar sana yeni bir şeyler fark ettirebildi mi?
Yoksa sana, senin bildiklerini tekrar etmekten öteye geçmedi mi?

Sen ne düşünüyorsun seninle karşılaşmamız hakkında?

İnternette okunacak onca şey varken, özellikle bu satırları okumak istemen ve onca yazı arasından da gelipte “İnandığım Masalları” seçmen sence sadece basit bir tesadüf müydü?
Yoksa, seninle karşılaşmamız aslında kaçınılmaz mıydı?
Belki de, bu bedenlerimizi ruhlarımızın üzerine giymeden önce, bu karşılaşma için sözleştik biz seninle, dünyaya inmeden önce birlikte olduğumuz şu an hatırlayamadığımız o çok özel yerde!

Düşünsene eğer gerçekten böyleyse....
Acaba ne için anlaştık!
Birbirimize hangi farkındalığına yardım etmek için söz verdik?
Düşünsek acaba anımsayabilir miyiz ki?
Adına hayat dediğimiz oyuna göre, ana kural bu dünyaya inmeden öncesini hiç hatırlayamamaktı değil mi?

Aslında karşılaşmamızın tesadüf ya da kaçınılmaz olmasının, ya da hayatı seninle birlikte tekamül ediyor olmamızın farklı bir etkisi olabilir mi ki paylaştıklarımıza?
Birbirimize hissettirdiklerimize...
Birbirimize düşündürdüklerimize...
Bu birbirimizin üzerinde yarattığımız etkiyi, birbirimize fark ettirdiklerimizi değiştirebilir mi?

İnandığım Masallar’ın sana dokunuşları sen de nasıl bir etki yaratıyor bilmiyorum.
İçindeki korkuları, üzüntüleri, endişeleri, düş kırıklıklarını, umutsuzlukları da bilmiyorum.
Ama acı çekmenin, özlem duymanın, söyleyememenin, isteyipte yapamamanın nasıl bir şey olduğunu ben de çok iyi biliyorum.
Suçluluk ve pişmanlık duygularının nasıl bir şey olduğunu, herkes tarafından her fırsatta sürekli kulağına fısıldanan “yapamazsın, mecbursun, kabullenmelisin, yeterince iyi değilsin” telkinlerine sonunda teslim olup, kendini düşüncelerinle ördüğün aslında var olmayan daracık duvarlar ardına hapsetmenin nasıl bir şey olduğunu iyi bildiğim gibi.

"İnandığım Masallar" da bugüne kadar okuduğun bir çok şey gibi belki hiç bir iz bırakmadan akıp gidecek senin de beyninden, belki de arasıra onları hatırlayacak ve üzerlerinde bir kez daha düşüneceksin;

Yıllarca herkes tarafından senin için en iyisi olduğu kulağına fısıldanan o doğruları! ne olduklarını bile tam anlamadan kabullendikten sonra, bir gün, bir yerde, herhangi bir sebeple, karşına çıkan, hiç tanımadığın ya da hatırlayamadığın birinin, aslında aradığın, ihtiyacın olan herşeyin senin içinde ve hem de eksiksiz olarak her zaman var olduğunu, kendine yeterince değer verip, kendini gerçekten sevdiğin de onları çok rahatça bulabileceğini, elde edebileceğin ya da yok edebileceğin tek mutluluğun sadece kendi mutluluğun olduğunu sana hatırlattığı kaçınılmaz bir tesadüfü, zaman zaman anımsayıp yeniden üzerinde düşünmen gibi...

Haşim Arıkan