27 Kasım 2014
En harika ilişkiler, en umulmadık yerdedir, düşüncelerin ulaş(a)madığı yerde...
Acaba öğrenmek için kaç ceset ilişki bırakmalıyız ardımızda?
Kaç tekrar daha yaşamalıyız, farklı zamanlar da, farklı insanlarla, farklı mekanlarda.
Neden hep aynı gerçeklikleri yaratıp duruyoruz?
Niçin hep bir öncekinin benzeri ilişkilere tutunuyoruz?
Bizi çevreleyen sonsuz olasılıklar denizinde nasıl oluyor da durmadan hep aynı gerçeklere ulaşıyoruz?
Belli yaşam tarzlarına mı çok koşullandırıldık?
Yoksa günlük yaşama mı kendimizi fena kaptırdık?
Hayatlarımız üzerinde kontrolümüz olmadığı fikrine acaba ilk ne zaman kapıldık?
Dış dünyanın, iç dünyamızdan daha gerçek olduğuna nasıl inandık?
Oysa dışarıda içeriden bağımsız hiç bir şey yok.
Dışarıda neyin gerçek olduğunu sadece zihnimizdeki dünün tortusu düşünceler belirliyor!
Acaba, sırf bu düşüncelerin bize bir türlü yaptırtmadığı seçimlerle;
Bugüne kadar, kendimizi ve dünyayı kaç olası muhteşem gerçeklikten mahrum bıraktık?
7 Haziran 2011
Haşim Arıkan
13 Temmuz 2014
Oyunu oynamayı red edersen oyunun dışında kalırsın...
Diyorum ki; Yaşadıklarıma düşüncenin enerjisini karışmadan yaşamayı bir türlü beceremiyorum.
Gülümsüyor. "Dikkatini düşüncelerinin üzerine değil aralarına ver" diyor. "Kalabalıkta yürürken karşına çıkan her insanla kavga etmezsin değil mi? Aralarından yolunu bulur geçersin sadece."
13 Temmuz 2014
Haşim Arıkan
30 Mayıs 2014
Sana teşekkür ediyorum!
Uzunca bir süredir bana bıkmadan, usanmadan neye inanıp, neye inanmamam, neyi yapıp, neyi yapmamam, neleri düşünüp, neleri düşünmemem, neleri hissedip, neleri hissetmemem gerektiğini, neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilemez, neyin iyi, neyin kötü, neyin güzel, neyin çirkin, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu, nasıl davranmam gerektiğini, nasıl iyi bir insan olabileceğimi öğretmeye çalışıyorsun. Öncelikle bunun için sana teşekkür ediyorum.
Düşünüyorum da, bugüne kadar
seni ne kadar yanlış değerlendirip, sana karşı ne kadar haksızlık etmişim.
Bunca zaman boşu boşuna, seninle ters düşerek, kendi gerçeklerimi, kendi inanç
sistemimi oluşturmaya çalışmışım! Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, bireysel
beynimin yarattığı özgün düşüncelere kendimi kaptırmış, doğru olanın, bu
düşüncelere, bireysel kimliğime sahip çıkmak olduğunu sanmışım!
Belki biraz geç oldu ama; senin bıkmadan usanmadan
yaptığın tekrarların, benim gibiler için oluşturduğun ceza - yargı - ödül
sistemin sayesinde, nasıl düşüneceğimi, nasıl yaşayacağımı, nasıl bir insan
olacağımı artık biliyorum. Bundan sonra bana doğru diye aktardığın tüm
bilgileri, kendi düşüncem, kendi inancım olarak koşulsuzca kabul edeceğim. Bana
gösterdiğiniz tüm gerçekleri, kendi gerçeklerim olarak özenle beynime kaydedeceğim.
Yargılarım artık senin yargılarınla birebir uyumlu olacak.
Bilmeni isterim ki artık tamamen senin bir kopyan
gibiyim. Yani, tam benden beklediğin, olmam gereken kişiyim.
İçimdeki “BEN” mi?
“Ben” diye bir şey yok. Bu tamamen bencil ve egoist
insanların bir uydurması. Ve acı olan bugüne kadar ben de onların bu yalanına
inananlardandım. Tamamen kendime, nasıl düşündüğüme, ne hissettiğime, özümde
nelere sahip olup, nelere sahip olmadığıma odaklanmıştım. Ama dünya üzerinde
yaratılmış en mükemmel düzeni ayakta tutan sizlerin sayesinde, sonunda ben de
gerçeği gördüm ve bütün bu yanlışlarımdan vazgeçtim. Artık kendimi
düşünmüyorum. Bireysel kimliğimi yırtıp attım. Ruhumun adını hafızamdan tamamen
kazıdım. İçimdeki aptal bilge ile iletişimimi tamamen kestim. Artık mantık da
yürütmüyorum. Sadece inanıyorum. Ve sana, tüm söylediklerine sonuna kadar
katılıyorum.
Meğer esas önemli olan, senin ve senin gibi düşünenlerin
paylaştığı o geniş kimliğin, senin oluşturduğun kollektif bilincin bir parçası
olabilmekmiş. Şu anda bunu başarmış biri olmanın keyfini çıkarıyorum.
Mutlu muyum?
Biri bana “Mutlu musun?” diye soruyor. Söyler misin
lütfen? Ona ne demeliyim?
08 Şubat 2009
Haşim Arıkan
Haşim Arıkan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)