Dolu dolu yaşamak istiyorsun, herkes gibi sen de duyusal
varoluşu arzuluyorsun.
Arzuların seni yeni,
farklı deneyimlere doğru sürüklüyor.
Her yeni deneyimse, yeni bir keşfe, kendini biraz daha bilişe.
Yaptığın seçim sonrası yaşam şansı bulan her deneyim, ilk
önce bilinci kıpırdatıyor.
Bilinç, zihni yaşanmakta olanı projekte etmesi için uyandırıyor.
Zihin onu, yılların onda oluşturduğu düşünce kanallarına,
kendi tarzına göre senin için renklendiriyor.
Kimi zaman dünyayı keşfetmek adına kendini unutuyorsun,
kimi zamansa kendini bilmek için dünyayı.
Gece gündüz gibi sürekli birbirini takip eden bu, kendini
hatırlama ve unutma zihin halleri arasında hayatın boyunca sona ermeyen bir med cezir yaşıyorsun.
Kimi zaman gerçeğin çekim gücüne kaptırorsun kendini,
kimi zaman sahte olanı red edip ondan uzaklaşmaya çalışıyorsun.
Bu dönüşümlü olarak birbirini izleyen ruh halleri
arasında sürekli sallanıp duruyorsun sen de herkes gibi.
Bu sallanışlarınla, gel-gitlerinle aslında hayat örgünü her
gün biraz daha dokuyorsun.
Durmaksızın devinmek, keşfetmek, gelişmek, ne yaparsan
yap değişmeyecek olan tek kaderin.
Beyninde uçuşan tüm sorular her zaman zihnin senin için
projekte ettiği film hakkında.
Cevaplarsa senin düşüncelerine, senin neyin gerçek olduğu
inancına bağlı.
Ve eğer birgün zihnini fethedip, onun ötesine geçmeyi
başarabilirsen, düşüncelerini, duygularını, sözcüklerini, eylemlerini de aynı
hizaya getirebiliyorsun.
Herşey birlik, bütünlük içinde olduğunda, içte ve dışta süre
gelen savaş sona eriyor, olmakta olanla ahenkleşiyorsun.
Ve işte o andan sonra sen artık hayatla uyumlu bir
şekilde dans etmeye, onun tadını çıkarmaya başlıyorsun.
16 Nisan 2013
Haşim Arıkan
Fotograf : House M.D.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder