12 Haziran 2011

Gerçek olmayan herşeyi ayırt edip terk edebilirsen, sana kalan şey gerçektir...


Yaşadığımız her şeyi, belleğimizin aynasından yansıdıktan sonra kavrarken,
Beynimiz, daima olası olduğuna inandığı şeyleri görebileceğimiz şekilde çalışırken.
Zihnimiz sadece belleğimizin algılamamıza izin verdiği şeylerle kısıtlıyken,
Koşullanmalar yaşadıklarımızı sürekli içimizde zaten varolan kalıplarla eşlerken.

Bilgi dediğimiz şey her zaman dünün, geçmiş hareketin artığıyken,
Düşünceler beynimizde kendi hapishanesini kurarken,

Gerçek sandığımız şeylerin aslında büyük bir yanılsama olmadığını hangimiz kanıtlayabilir ki?
Hangimiz kendi zihnini fethetmeden, bilen ya da bilmeyen olduğunu söyleyebilir?
Kim kendisine cahil, kim bilge diyebilir?

12 Haziran 2011
Haşim Arıkan

Fotograf: The Tree of Life

7 Haziran 2011

Gerçeklik üretme makineleri!

Acaba öğrenmemizin vakti mi hala gelmedi?
Öğrenmek için daha kaç ceset ilişki bırakmalıyız ardımızda?
Kaç tekrar daha yaşamalıyız, farklı zamanlar da, farklı insanlarla, farklı mekanlarda.

Neden hep aynı gerçeklikleri yaratıp duruyoruz?
Niçin hep bir öncekinin benzeri ilişkilere tutunuyoruz?
Bizi çevreleyen sonsuz olasılıklar denizinde nasıl oluyor da durmadan hep aynı gerçekliklere ulaşıyoruz?
Önümüzde serili onca seçenek ve imkanın farkında olmamak ne tuhaf değil mi?

Günlük yaşamımıza çok mu kaptırdık acaba kendimizi?
Belli yaşam tarzlarına mı çok koşullandırıldık?

Acaba ilk ne zaman hayatlarımız üzerinde kontrolümüz olmadığı fikrine kapıldık!
Kendimizi, dış dünyanın, iç dünyamızdan daha gerçek olduğuna nasıl inandırdık.
Oysa dışarıda içeridekinden bağımsız hiç bir şey yok.
Dışarıda neyin gerçek olduğunu her zaman sadece içerideki düşünceler belirliyor.

Sırf bu düşüncelerimiz yüzünden, bir türlü yapmadığımız seçimlerle;
Bugüne kadar acaba kendimizi ve dünyayı kaç olası gerçeklikten mahrum bıraktık.

7 Haziran 2011
Haşim Arıkan

Fotograf : One Flew Over the Cuckoo's Nest