18 Mayıs 2011

Onu yaşayınca fark edersin, o çok önem verip, ruhunun en nadide raflarına dizdiğin objelerin değersizliğini...


Bazen hiç beklemediğin bir anda, gelir bulur seni, hayatının en önemli deneyimi.
Belki de senin artık onu yaşamak için hazır olduğunu hissetmiştir.

Onu yaşayınca fark edersin, o çok önem verip, ruhunun en nadide raflarına dizdiğin objelerin değersizliğini.
Onu yaşayınca, değişir beynindeki yılların oluşturduğu algılama kanalları.
Onu yaşadıktan sonra, değişir retinana düşen bazı görüntülerin anlamları.

Kimi zaman çok sevdiğin birini yitirdiğinde gelir bulur seni, hayatının flashback’i.
Yaşadığın o tarifsiz acının içine gizlenmiştir.

Önce yaşatır sana, ardından sessizce bekler seni;
Kendini tamamen ona teslim etmeni,
Ona karşı yıllardır kullandığın savunma kalkanlarını artık aşağıya indirmeni,
Onu red etme, görmezden gelme gayretlerinden vazgeçmeni,
Onu kabullenmeni.

Bazen bir çok insanın düşünmek bile istemediği bir deneyimin içinden çıkıp bulur seni, hayatının en önemli deneyimi.
Hayat adını verdiğin yolculukta ki en önemli zarflarından birini daha açıp, okumanın zamanı gelmiştir.

İçine gizlediği özü kendine katıp, kendinle bütünleştirebilmek için tek bir şey ister senden.
“İç görünü harekete geçirmeni.”
Bunu başarabildiğinde fark edersin ki, senin için bir çok şeyin anlamı artık değildir eskisi gibi.

08 Mayıs 2011
Haşim Arıkan

Fotograf: The other woman

14 Mayıs 2011

Anılar kolleksiyoncusu...

Neden korkuyorum bu kadar seni düşünürken...
Seninle yaşadığımız mutluluk anlarını hatırlarken...
Bizimle ilgili gelecek hayalleri kurarken...

Zihnimde sürekli dönüp duruyor dünün artığı düşünceler.
Neden geleceği kendi tarzlarında renklendirmek için bu kadar mücadeleciler.

Ne zor bir şey, varsayım ve sonuçlardan hareketle bir gelecek hayal etmek.
Onun hem dünden farklı olmasını arzulayıp, hem de o sanki o güne kadar bildiklerinin içinde gizliymiş gibi düşünmek.
Bize aktarılmış yada bizim tarafımızdan kazanılmış deneyimler neden hep klavuzumuz rolündeler.
Neden eski yargıların sürekliliği sağlamak için bu kadar çok istekliler.
İnsanı ne çok yoruyor bu, düne bağlı düşüncelerin kendilerini sürekli geleceğe yansıtma mücadeleleri.
Hareketleri, hep bir ileri, bir geri...

Düşünüyorum.
İnsan yoksa bir anılar kolleksiyoncusu mu?
Hayata geliş nedeni deneyim biriktirmek mi?

Soruyorum kendime.
Geçmiş ölmeden yaşam kendini yenileyebilir mi?
Aradığım gerçekler yoksa sözcük ve düşünce aralıklarında bilginin bozamadığı sessizlikte mi gizli?
Sürekli, arzular, korkular, anılar, beklentilerden oluşan bir bulut içine gömülü olduğum için mi ben yaşamımda bir türlü yeni bir şey göremiyorum.

14 Mayıs 2011
Haşim Arıkan

Fotograf: Nae meorisokui jiwoogae

3 Mayıs 2011

Hiçliğe uyandım bu sabah.

Hiçliğe uyandım bu sabah.
Dokunmasın istedim hayat bugün hiç bana.
Bir “ben” olayım sadece yanımda.
Koşulsuz, beklentisiz, başbaşa yaşayalım bugün onunla.
Zihnimdeki hazır sözcüklere, cümlelere hiç dokunmadan, özgürce konuşalım uzun bir aradan sonra.

Hiçliğe sokuldum bu sabah.
Ne herşeye uygun hazır nedenlere bulandım.
Ne de neden olabilecek birşeylere kapıldım.
Ben bugün, hayata zihnimdeki düşünce perdesinin ardından bakmadım.
Zihnimdeki yargılar yerine, bugün sadece duyularımı kullandım.

İsimsiz ve kategorisizdi bugün herşey.
Hepsini ilk defa gördüm,
İlk defa hissettim, ilk defa kokladım, ilk defa dokundum.

Meğer herşey,
Hiçliğin içinde gizliymiş,
Bugün anladım.

8 Ocak 2010
Haşim Arıkan


Fotograf: Premonition