15 Ocak 2011

Neden düşüncelerin bağlarından kurtarıp özgür bırakamıyoruz aşkı?

Ne tuhaf değil mi?
İkimiz de duramıyoruz zihnimize kayıt etmeden birbirimizi.
İkimiz de biriktirmekten vazgeçemiyoruz anılarımızı?
Hazlarımızı kaydediyoruz.
Tartışmalarımızı kaydediyoruz.
Neşemizi kaydediyoruz.
Üzüntülerimizi kaydediyoruz.
Zamanla birbirimiz hakkında ne çok anıyı imgeleştirip zihnimize yığıyoruz.

Sonrası ise;
Kendimizi onlardan bir daha kurtaramıyoruz.
Yaşanacak olanı onlarla karşılıyoruz,
Yaşananı onlarla karşılaştırıyoruz.
Bölünüyoruz, çatışıyoruz.
Yoruyoruz, yıpratıyoruz kendisi zaten çok narin olan aşkı!
Engelliyoruz yaşanacak olanı.
Kısıtlıyoruz, kırıyoruz, döküyoruz, yaralıyoruz.

Neden aşkı düşüncenin yörüngesi oturtmayı biz bu kadar çok seviyoruz?
Neden düşüncelerin bağlarından kurtarıp onu özgür bırakamıyoruz?
Neden hiç bir eksiği olmayan bir özgürlük gibi yaşayamıyoruz biz aşkı?

15 Ocak 2011
Haşim Arıkan

Fotograf: Rabbit hole

2 yorum:

mefisto dedi ki...

sınırsız, eksiksiz bir özgürlük kavramı kuşaklar öncesindeki atalarımızda dahi bulunmayan gen misali yabancı benliklerimize. çünkü insan henüz çocukken yavaş yavaş kalıplara döktüğü kişiliğinin kıvrımlarınca var. çünkü insan civa misali akışkan olamaz, bunca akışkanken güven bulamaz. en basitinden kendi kendine dayattığı katı kurallara ihtiyacı vardır insanın, bastığı yeri bilebilmek, yaşadıklarını tanımlayabilmek için. tanımsız insan, eksik var olan insandır sanki. merak eder, karşılaştırır, çıkarımlar yapar ve isimler koyar. isimlendiremediğini de yabancı bir gen gibi atar benliğinden.
sınırsızca özgür olduğumuz ve her şeyi olduğu gibi kabul ettiğimiz zamanlar da vardı şüphesiz. ve fakat bilincimizi kazanmanın bedelini özgürlüğümüzle ödedik biz.

ali zafer sapci dedi ki...

İlgiyle ve düşünerek okuduğum bir yazı daha. Teşekkürler.