29 Kasım 2010

Acı dediğimiz şey de zaten kendi susuzluğu ve açlığıyla kavrulan mutluluk değil mi?

Yorgunum...
Sanırım yılların taşıdığı yorgunluk en sonunda beni de yakaladı.
Zihnim sürekli geçmişte dolanıyor.
Nedense gidip gidip hep aynı yıllara takılıyor.
Hep o aynı hüzünlü yüzle karşılaştığım, acı kokan yıllara!
Sanki o yılların arasında kalan yıllar, ekspresin durmadan geçtiği istasyonlar.
Hızlı geçildiği için çok net olarak hatırlanmayanlar.

Düşünüyorum...
Nelerin toplamıyım ki ben?
Şu an hatırlayamadığım, toplama dahil neler var içimde?

Suskunum...
Sanki bir yargılamanın sonuçlanmasını bekliyormuş gibi.
İçimde bir şeyler yıkılıyor.
Yıkılan şeylerin yarattığı o büyük boşluğu hissediyorum.
Boşluğun içinde acı kokan, yarı görüntü, yarı sözcük parçacıkları uçuşuyor.
Bir ses bağırıyor içimde, bu boşluğun adı “hayal kırıklığı” diye.

Üzülüyorum...
Bu iki kelimeyi birlikte duymak mutlu etmiyor beni.
İnsan eğer, acının ağır peçesini yıllar sonra kaldırabiliyorsa, mutluluğun yüzü ile karşılaşır o ağır peçenin ardında.
Acı dediğimiz şey de zaten kendi susuzluğu ve açlığıyla kavrulan mutluluk değil mi?

Sonunda kendimi tutamayıp bağırıyorum...
İçimden yükselen o sese.
Derinden, avaz avaz, sessizce.
Bu bir boşluk değil diyorum. Sadece kısa süreli bir sessizlik.
Bu bir umutsuzluk değil diyorum. Sadece kısa süreli bir hareketsizlik.

Cümleler öyle güçlü çıkıyor ki beynimden, içimdeki yıkım da sona eriyor.
Sanki hiç bir şeyi yıkılmamış, herşey bir süreliğine durmuş gibi hissediyorum.
Sürekli bana acı veren şeyleri kendime hatırlatarak, onları tekrar yaşayacağım korkusunu doğurduğum o anlaşılmaz döngüden kurtulma arzusu kaplıyor bir anda içimi.
Beni neşelendirecek bir şeyler aramaya başlıyorum içimde.
Keyifli bir şeyler görüp, onları yeniden hatırlayıp, neşelenmek için hevesleniyorum.
Neşe herkes gibi, benim de enerji kaynağım.
Hele bir de onu beklemediğim anda, yüzünü kendiliğinden bana gösterirse.
İçim umutla doluyor.

Düşünüyorum...
Mutluluğumu yukarılara taşıyacak kaldıracın sapının zaman içinde bana unutturulan yerini, yeniden hatırlayabilmek için,
İçimde o hiç bir zaman yok olmayan, kendimden ne kadar uzaklaştırılmış olsam da beni her zaman ayakta tutan, beni yeniden, bana geri getirecek olan o küçük kıvılcıma ulaşmak, onu alevlendirmek istiyorum...

26 Aralık 2009
Haşim Arıkan

Fotograf: Fur: An Imaginary Portrait of Diane Arbus

22 Kasım 2010

Yoksa sende mi artık kendi zihninde bir leke oldun?

Sen!
Evet sen!
Sürekli devinim halinde yaşayıp,
Kendine bir şeyleri ekler, bir şeyleri çıkarır, bir seyleri üstlenir, bir şeyleri bırakırken.
Bir şeyleri düzetmeye çalışıp, bir şeylere direnip, bir şeyleri kontrol altına almaya çalışırken.
Bir gün yaşamdan keyif alıp, ertesi gün herşeyden korkup kaçarken.
Kim olduğunu nasıl bu kadar net bilebiliyorsun.

Nasıl oluyor da hem yaşadığını iddia edip hem de sabit bir benliğe sahip olabiliyorsun.

Sen!
Evet sen!
Sırf tutarlı olmak adına kendinden bu kadar kesin ve net ifadelerle, bütünlük taşıyan bir nesneymiş gibi bahsederken.
Kendine sadece bilinenin gözleri ile bakabiliyorken.
Kendini düşüncelerinle zaptı rapt altına almaktan sahiden memnun musun?

Yoksa sen de mi kendini, hafıza, bir yığın anı, deneyim ve düşünceden ibaret sanıyorsun?

Sürekli, önceden kolaylıkla tahmin edilebilir tavır ve davranışlar sergilerken, değişim için içinde hiç bir istek, hiç bir arzu, hiç bir kıpırtı hissetmiyor musun?
Alışkanlıkların ve bağımlılıklarınla hayatı mekanik bir şekilde sürekli tekrar ederken, düşünsel özgürlük ihtiyacı hiç hissetmiyor musun?

Yoksa sen de mi kendi zihninde sabit bir leke oldun?

22 Kasım 2010
Haşim Arıkan

Fotograf: Gamer

17 Kasım 2010

Yaşamınızdaki en harika an hangi an’dır?

Düşündünüz mü hiç?

Yaşamınızdaki en harika an hangi "an" dır?

Gelecekteki hayatınıza, size ve çevrenizdekilere en büyük etkiyi yapan "an"!
Geleceğiniz için en harika sonuçları taşıyan "an"!

Kararını sizin verdiğiniz an değil midir?

17 Kasım 2010
Haşim Arıkan

Fotograf: Forrest Gump

1 Kasım 2010

Bir yolculuk mu bu?

Bitmeyen bir değişimin yolculuğu mu bu?
Kim olduğunu, gerçek potansiyelinin ne olduğunu, onu nasıl ortaya çıkarabileceğini keşfetmeye çalıştığın!
Dış dünyanın-yaşadıklarının mı düşüncelerine yansıdığının,
Yoksa düşüncelerinin mi dış dünyayı-seni yarattığının farkına vardığın.

Sonuçların mı sebep, sebeplerin mi sonuç olduğuna dair karmaşık bir denklemi çözmene yardım eden bir yolculuk mu bu?
Düşüncelerin işleyişini fark ettiğin,
Düşüncelerinin ilgi alanı, yaşadığın olaylar yerine deneyimlere dönüştüğün de hayatının nasıl değiştiğini keşfettiğin.
Hayatına hiç bir katkıda bulunmayan, yaşadıklarını sürekli gölgeleyen inançların üzerinden akıp gitmelerine izin verdiğinde neler yaşayabileceğini fark edebildiğin.

Hayatın üzerinde tahmin ettiğinden çok daha fazla kontrol gücüne sahip olduğunu keşfettiğin bir yolculuk mu bu?
Hayatı bu kadar karmaşık hale getirenin aslında insanın kendisi olduğunu anladığın.
Düşüncelerinle hayat arasındaki ilişkinin farkına vardığın.
Hayatının öyküsünü düşüncelerinle senin yazdığın.

Yalnızca senin hissedebildiklerine, senden başka hiç kimsenin sana anlatamayacaklarına dair bir yolculuk mu bu?
Seninde bir doğanın var olduğunu ve bu doğaya her zaman güvenebileceğini fark ettiğin.
Egonun seçimleri yerine otantik benliğinin seçimlerini yaşamanın hayatında nasıl bir fark yarattığını keşfettiğin.

Sana gerçekte kim olduğunu hatırlatan, hayata geliş nedenini bulmanda sana yardımcı olan içindeki bilgeyle seni tanıştıran bir yolculuk mu bu?
Ona ve onun seni götürdüğü her yere, her zaman güvenebileceğini anladığın.
Hayata geliş amacının, yaşamı sürekli itelemek, yaşadığın herşeyi bir mücadele haline getirmek değil, mutlu olmak, hayattan keyif almak, huzur içinde yaşamak olduğunun farkına vardığın.
Kendinle mücadele etmeyi bıraktığında, benliğinin derinlerindeki sevginin sonsuz kaynağına ulaştığın.

Başka bir yere varmaya çalışmayacağın o yere, ulaşmaya çabaladığın bir yolculuk mu bu?
Ulaşmaya çalıştığın o yerden sadece bir düşünce mesafesi uzaklığında olduğunu anladığın.

Yaşamını düşüncelerinle senin yarattığın.
Kendine düşünebildiğin kadarını yaşattığın,
Bir yolculuk mu bu?

Yaşadığın bu değişimin ne zaman ve nerede sona ereceğini asla anlayamadığın.
Yolun sonuna geldiğinde, yolculuğun süresince ne kadar yol aldığını sadece senin anlayacağın.
Bir yolculuk mu bu?

31 Ekim 2010
Haşim Arıkan


Fotograf: