3 Şubat 2010

Yoksa tek amacı beni öldürmek olan bir oyunu mu oynuyorum...

Yalnız olduğum geceleri düşünüyorum
Sadece kalp atışlarımın sahitliğinde, ruhumun derinliklerinde hissettiklerimi.
O anlarda kendime sorduğum sayısız soruyu.
Her sorunun, bir sonraki soruyu doğuran cevabını.
Bildiğimi düşündüğüm şeyleri nasıl bilebildiğimi.
Karşıma çıkan herhangi bir şeye nasıl inandığımı.

Hayatın anlamına düşünüyorum.
Bir hayat nasıl yaşanırsa layıkıyla yaşanmış sayılacağını.
Hayatın keşke ile başlayan cümlelere hiç ihtiyaç duymadan nasıl yaşanacağını.
Yaşamın her anında ister istemez yapmak zorunda olduğum seçimleri.
Hangi seçimlerin amaçlarımı gerçekleştirmeme yardım ettiğini , hangi seçimlerin beni amaçlarımdan uzaklaştırdığını.
Benim onları neden seçtiğimi.

Duyguları düşünüyorum.
Nasıl tatmin edilebileceklerini.
Sevginin nasıl yaşanacağını.
Korkuların nasıl kabullenileceğini.
Acının, yalnızlığın, nasıl sahiplenileceğini.
Acıdan, yalnızlıktan hiç pişmanlık duymadan nasıl ayrılınabileceğini.
Yüreğinde ince bir sızı duymadan onlarla nasıl vedalaşılabileceğini.
Yapabileceklerini gerçekleştirememenin korkusunu.
Yeterince çabalamıyor olmanın korkusuyla insanın nasıl da olmak istemediği bir insana dönüştüğünü.

Sevgime engel olan beklentileri aklımdan silebildiğim an’ı düşünüyorum.
Kendimi, kendimden utanmadan kucaklayabildiğim an’ı
İnsana yaşamaktan daha büyük nasıl bir ödülün verilebileceğini.
Yaşamla ödüllendirilmiş olmanın unutulan coşkusunu.
Zamanın benden çaldığı, keşkelerin, belkilerin acabaların altına gömerek benden sakladığı şeyi hatırlamaya çalışıyorum.
İçimde benimle birlikte doğan yalnızca bana ait olan, ne öğretilir, ne de öğrenilebilir olan şeyi.

Tek amacı beni öldürmek olan oynadığım bu oyunu ille de kazanmam gerekip gerekmediğini düşünüyorum.
Kaybettim sanılsa bile, aslında kaybedilenin sadece oynanan oyunun kendisi olduğunu.
Kazananın daima ben olduğumu...

03 Şubat 2010
Haşim Arıkan

10 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Farklı düşünceler, iyi bir yazı!
Teşekkürler.

Başak dedi ki...

yanılıyorsunuz, desem... büyüyorum ben de,

Evren dedi ki...

zaten düşünüyordum bir sürü şeyi, yazını okudum iyi geldi bir iki şey daha ekledim, şimdi kaldığım yerden düşünmeye gidiyorum... teşekkür ederim.

beenmaya dedi ki...

sürekli anlam aramak derdine düştüğümüz için belki de göremiyoruz zaten var olanı, önümüzdekileri...

sufi dedi ki...

"Olmuş bitmiş bir olayın davasını gütmek" yerine, anlamsızlığın da bir anlamı olduğunun bilincine varmak rahatlatır belki insanı...

Adsız dedi ki...

Opulently I acquiesce in but I dream the brief should have more info then it has.

nehiro dedi ki...

Kesinlikle yanılmıyorsunuz...

7.oda dedi ki...

oyunu gerçekten kaybettiğini düşündüğün anda başlıyorsun aslında kazanmaya !

Yazgüneşi dedi ki...

Yaşam
bir oyunsa
doğduğumuz an başlıyorsa bu oyun
ve ölümümüzle bitecekse
yaşamak
tek amacı bizi öldürmek olan bir oyun oynamak
evet
öyle
bence de öyle

Oz Oz dedi ki...

Başkalarının yazdığı masallarının hayal kahramanları olmak çok kötü, yazanlar bir gün gelir kahramanı öldürürler, rolünü oynamaya alışmış ise sudan çıkmış balık misali olur. En iyisi insanın kendi hayatnın hem yazarı hem oyuncusu olması, gölge oyunun kukla kahramanı olmak bize sunulan yaşam armaganına yazık.