29 Ekim 2009

Sanki bir yere yaklaşır gibi göğsü artan bir heyecanla kalkıp iniyordu.

Nutuk’un kaleme alındığı günlerde Atatürk sofrada imkan buldukça okurdu onu etrafındakilere, okuduğu yerlerde zaman zaman heyecanlanır, coşardı. Tabii hepsini tek başına sonuna kadar okumasına imkan yoktu. Birkaç gün sonra Kâtib-i Umumi’sine, köşk mensuplarına ve yakınlarına okutuyordu. Günlerce sürdü bu okuma. Sonuna doğru gelirken Kâtib-i Umumi’sine “Ver buraları ben okuyacağım” dedi. Sanki bir yere yaklaşır gibi göğsü artan bir heyecanla kalkıp iniyordu. O nereye geleceğini biliyordu. Sofrada olanlar adeta soluk almıyor, O’nun o görülesi halini heyecanla izliyordu. Bir anda sesi değişti, yüzü kıpkırmızı oldu. Coşkulu ama şiirsel bir ifade ile bağırarak, “Ey Türk Gençliği Birinci Vazifen” diye başlaması ile gözlerinin dolması ve yaşların damla damla süzülmesi bir oldu. Bir yandan o vakur sesiyle okuyor, bir yandan da ağlıyordu. Tabii oradakilerin hepsi de, hepimiz de ağlamaya başladık.

Sen Türk Milleti için ne büyük bir şanstın Atam. Sen herşeyinle, çok, çok farklıydın. Seni unutabilmek, bizim için yaptıklarını inkar edebilmek mümkün mü?

10 Kasım 2009

Atatürk'le ilgili diğer bloglarıma ulaşmak için aşağıdaki tarihlere tıklayabilirsiniz


Alıntı (Kaynak):Bütün Dünya Dergisi / Çağdaş Yayınları

2 yorum:

Zeugma dedi ki...

O bizim en büyük şansımız...

Yaptıklarını inkar edenlerin hem bu dünyada hem ötekinde hesap vereceğine inanıyorum...

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Haşim,

Dünyada, hiç bir millet görmemiştir, onun gibi bir lideri..
Böyle bir insanı yaratabilecek, kendisini milleti için feda edebilecek böyle bir lider de, ancak Türk Milletine nasip oldu..
Demek ki, Yüce Atamızın ifadesiyle; Bu da ancak, Yüce Türk Milletinin damarlarındaki asil kanda mevcut olan bir kudret.

Yerinde huzur içinde yat Atam..
Seni unutmadık, unutmayacak ve unutturmayacağız..
Ruhun şad olsun..


Sevgili Haşim, gözyaşlarıma yol verdiğin için..
Her şey için, çok teşekkürler..

Sevgilerimle..