14 Ekim 2009

Sonunda beni buldun!

Sonunda beni buldun işte!
Ne kadar zamandır “İnandığım Masalları” okuyorsun bilmiyorum?

Düşünüyorum...
Acaba okuduğun masallar, üzerlerinde düşünmek için sana bildiklerinden daha fazlasını verebildi mi?
Yoksa sana, senin bildiklerini tekrar etmekten öteye geçemedi mi?

Seninle karşılaşmamız hakkında hiç düşündün mü?
İnternette okunacak onca şey varken, bir blog okumak istemen ve onca blog arasından da gelipte “İnandığım Masalları” seçmen sence gerçekten basit bir tesadüf müydü?
Yoksa, yaşandığına göre seninle karşılaşmamız kaçınılmaz mıydı?

Kim bilir? O anlatılanlar doğruysa, belki de bu bedenlerimizi ruhlarımızın üzerine giymeden önce, bu karşılaşma için sözleşmiştik seninle, dünyaya inmeden önce olduğumuz yerde!
Eğer gerçekten böyleyse....
Acaba ne için anlaşmıştık seninle.
Birbirimize neyin farkına varması için yardım edecektik?

Peki hatırlıyor musun?
Seninle bugünkü hayatlarımızdan önce de, bir şekilde yaşamı hiç paylaşmış mıydık?
Düşünsek hatırlayabilir miyiz ki?
Bu masalı bize anlatanlara göre, kural öncekileri hatırlayamamaktı değil mi?

Sence karşılaşmamızın tesadüf ya da kaçınılmaz olmasının, yada hayatı seninle birlikte tekamül ediyor olmamızın farklı bir etkisi olabilir mi yaşadığımız deneyime?
Birbirimize düşündürdüklerimize...
Bu ayrıntılar bugün birbirimizin üzerinde yarattığımız etkiyi, birbirimize fark ettirdiklerimizi değiştirebilir mi?

İnandığım Masallar’ın sana dokunuşları sen de bir iz bırakıyor mu bilmiyorum.
İçindeki korkuları, endişeleri, düş kırıklıklarını, umutsuzlukları da bilmiyorum.

Ama acı çekmenin, özlem duymanın, söyleyememenin, isteyipte yapamamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum.
Suçluluk ve pişmanlık duygularının nasıl bir şey olduğunu da.
Herkes tarafından her fırsatta sürekli kulağına fısıldanan “yapamazsın, mecbursun, kabullenmelisin, yeterince iyi değilsin” telkinlerine en sonunda inanıp, kendini düşüncelerinle ördüğün aslında var olmayan daracık duvarlar ardına hapsetmenin nasıl bir şey olduğunu iyi bildiğim gibi.

"İnandığım Masallar" da okuduğun bir çok şey gibi belki hiç bir iz bırakmadan akıp gidecek senin de beyninden, belki de onları zaman zaman hatırlayacak ve üzerlerinde düşüneceksin;

Benim, yıllarca herkes tarafından benim en doğrusu olduğu kulağıma fısıldanan o doğruları! ne olduklarını bile anlamadan kabullendikten sonra, bir gün, bir yerde, bir sebeple, karşıma çıkan, hiç tanımadığım yada hatırlayamadığım birinin, aslında aradığım, ihtiyacım olan herşeyin/doğruların benim içimde ve her zaman eksiksiz olarak var olduğunu, kendime yeterince değer verip, kendimi gerçekten sevebildiğim de onları kolaylıkla bulabileceğimi bana fark ettirdiği, o kaçınılmaz tesadüfleri zaman zaman keyifle anımsayıp üzerlerinde hala düşünmem gibi...

Peki sen ne düşünüyorsun. Seninle karşılaşmamız gerçekten bir tesadüf eseri miydi?

14 Ekim 2009

9 yorum:

Evren dedi ki...

okumuş muydun bilmiyorum;
Tesadüf denilen an gerçekten tesadüf müdür? Yoksa, algıda varolan bir hazırın ötekiyle yolunun kesiştiği an(mı)dır?

*** http://laparagas.blogspot.com/2009/03/cevap.html ***

diye sormuştu buraneros ve ben de şöyle cevaplamıştım... özetle :
sözün özü, tesadüf hazıra konan andır ve biraz da şansın varsa şahanedir...

ve senle karşılaşmak çoğu zaman sana da söylediğim gibi;
"sorusu bende cevabı sendedir" ve bu hal beni her yeni yazında buraya çeker...

Derinden dedi ki...

Tesadüfle gelişen bir bağılılık oldu bende yazılarınız. Yalnız olmadığımı, benim gibi düşünen insanlarında var olduğunu, acı çektiğini ya da umutlandığını bana hatırlattınız. Yeni düşünceler, yeni iklimler, yeni tatlar ve yeni renklerle tanıdım ben sizi. Belki de ben sizinle hayatın sağlamasını yaptım.

Aşk ve Zehir dedi ki...

Benim için tesadüftünüz Haşim Bey, karşıma çıktığınızda bir masalınız vardı ekranımda, okumaya başladığımda ilk hislerim şuydu, ne kadar bendi(n) ve ne kadar gerçekti(n)..
Okudukça keyif almak değildi bu, kendini bulmak,görmek,irdelemek,çözmek ve açmaktı belki. Ama doğru farklıydı, bana bildiklerimi yormama sebep oldunuz.

Ve hep şunu düşündürdünüz:
Siz erkek, ben kadın ve aslında ne kadar ortak düşüncemiz,hislerimiz vardı, demek ki duyguların gerçekten bedeni yoktu, bunu anlattınız aslında bana ve bu bir tesadüf (değil) müydü? işte bu sorunun cevabını bulamadım,bilmiyorum..

ama bugün ben olmuşsunuz ve beni hissetmişsiniz :)

Nihan dedi ki...

Yazılarınızı okumaya başlayalı çok olmadı. Ama başlayınca eski tarihlerden de pek çok yazıyı açıp okudum çünkü çok hoşuma gitti. Konularınızı ve aktarma tarzınızı beğeniyorum. Tesadüf mü? Elbette hayır, sadece benzer benzeri çekiyor o kadar. Sizi okuyan bütün insanların kendi masalları sizinkine az veya çok benziyor diye düşünüyorum.
Kendimi sevme konusunda hayat insana oldukça yol aldırsa da, önüme daha zorlu sınavlar çıkarmaya devam ediyor.. Sizin paylaşımlarınız kendimi daha iyi tanıma ve sevme yolculuğumda bana hoş bir arkadaş oluyor. Ellerinize sağlık..

. dedi ki...

Tesadüflere inanmam ben.
Yaşanan herşeyin ve hayatımıza giren her kişinin bir sebebi olduğunu düşünürüm her zaman, sebepler-sonuçlar yaşandığı anda veya yıllar sonra farklı yorumlansa bile,her geçen bir iz bırakır insanın hayatında,
kimi derinden,kimi belli belirsiz,
ve siz tesadüf değilsiniz...

Dalgaları Aşmak dedi ki...

blogumu yeni açtığım zaman,bloglar arasında gezinti yaparken rastladım size..bir kaç yazınızı okudum ve hemen izleyiciniz oldum.o kadar benden şeyler vardı ki...insanların birbirini tanımadan,ortak duygularda buluşması, paylaşması...tesadüf veya değil ne farkeder ki..

sevgiyle..

çelen dedi ki...

Fakat ben tesadüflere inanmam...
Bir masal arıyordum, başlıyorum okumaya :)

Belgin dedi ki...

Size rastlayisim tesadüfmüdür, yoksa daha biz bu dünyaya gelmeden planlanmis bir seymidir bilmiyorum ama iyiki size rastlamisim diyorum. Düsündürdükleriniz, hissettirdikleriniz benim icin o kadar degerli ki, iyi ki varsiniz, iyi ki yaziyorsunuz:))
Sevgilerimle

*Caliope dedi ki...

evet.