8 Eylül 2009

En sonunda sakinleşip ruhunu yavaş, yavaş soymaya başladığında...

İnsanın ileride sahip olacağı herşeyin aslında içinde hep var olduğunu hissedememesi ne tuhaf değil mi? Yeni doğan bir çocuğun - bir yaşlıyı, günahların - bağışlanmayı, kötünün – iyiyi, doğumun - ölümü içinde taşıması gibi. Kimbilir, belki de böylesi en iyisi...

Biliyor musun? Senin, kendini benim gözlerimle görebilmeni o kadar çok isterdim ki...

Senin sahip olmadığını düşündüklerine sahip olan, senin isteyipte yapamadıklarını yapan kişilerden, daha kötü olmadığını, senin başkalarından daha az olamayacağın gibi, başkalarının da senden daha iyi olmayacağını anlayabilmeni. Korkuların yüzünden arzularını, duygularını sürekli içine hapsetmek yerine onları serbest bırakıp, onların bir nehir gibi üzerinden akıp gitmelerine izin verebilmeni. Yaşadıkların içinden hızla boşalırken, yenilerinin de aynı hızla içini doldurduğunu keyifle hissedebilmeni...

Herkes gibi kendini hayatın akışına kaptırıp, sadece hayatta kalmaya çalışmak yerine hayatı gerçekten yaşamak istemeni çok isterdim. Kendini herşeyin bir parçasıymış gibi hissettiğin gibi, aslında herşeyin de senin bir parçan olduğunu görebilmeni.

Duyar gibiyim, bana keşke ben senin gördüğün, düşündüğün kişi olabilseydim dediğini.

Ve bu yüzden, biliyorum ki... Ne ben, ne de bir başkası, senin kendi yaşamını yaşamaktan, kendi hayatını kirletmekten, günahlara girmekten, acılar çekmekten, kendi yolunu bizzat bulmandan asla alakoyamayacak. Senin ruhun da herkes gibi, zaman içinde kendi üslubunu kendisi yaratacak. Ve sen de onu, her düşüncene, her hareketine, her isteğine yansıtacaksın. Sen de, o standartların geçerliliği sadece seninle sınırlı kalsa bile, hayatı kendi standartlarına göre yaşayacaksın.

Ve sen; en sonunda bir gün sakinleşip ruhunu yavaş, yavaş soymaya başladığında, bedenini de huzurla tanıştıracaksın...

07 Eylül 2009
Haşim Arıkan

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Merhaba Haşim Bey,
Yazılarınızla çok tesadüfen tanıştım diyebilirim.Tüm yazılarınızı takip edemesem de bir an oluyor tuhaf bir sığınma hissi içerisinde okuyamadıklarımla birlikte tüm yazılarınızı okur halde buluyorum kendimi.Ruhumu dinlenmeye bıraktığım şu günlerde aslında dinlendirmekten öte yavaş yavaş soymaya başlamak gerektiğine de inandım yazınızı okuyunca.Beni buna inandıran ya da itici güç olan can alıcı nokta şu ifadenizdi;
''Kendini herşeyin bir parçasıymış gibi hissettiğin gibi, aslında herşeyin de senin bir parçan olduğunu görebilmek''
Terapi niteliğindeki bu güzel yazı için teşekkür ediyorum size.

sadeceselin dedi ki...

"Biliyor musun? Senin, kendini benim gözlerimle görebilmeni o kadar çok isterdim ki..."

Bu cümle muhteşem, keşke görebilseler bizim gözümüzle kendilerini.

Yüreğinize sağlık.