24 Haziran 2009

Başrolünü oynadığı oyunun yazarına fake atan tuhaf adamın, tuhaf hikayesi…!

Yoğun geçen bir günün üzerine, bir de yoğun bir İstanbul trafiğini çektikten sonra evine nihayet ulaşabilmişti. Ayakkabılarını, bağcıklarını çözmeden diğer ayağının burnuyla çıkartıp sağa, sola savururken, elindeki anahtarlığı da bir metre ötesinde ki konsolun üstündeki tahta çanağın içine fırlattı.

O an da tek hedefi olan şeye, duşa, doğru yürürken üzerindekileri çıkarıyor ve her çıkardığını o an da geçmekte olduğu yere bırakıyordu. Banyoya ulaştığında üzerinde sadece iç çamaşırı kalmıştı. Son bir hamle ile onu da çıkardıktan sonra, karşısındaki aynaya yansıyan, ruhunun dünyasal kıyafetine bakıp gülümsedi. Şu anda ruhuna biraz dar geldiğini hissetse de, seviyordu onu. Ruhunun onsuz, büyük keyif aldığı dünyasal zevkleri yaşayamayacak olması onu, ona büyük bir tutkuyla bağlıyordu. Seviyordu çünkü, onun aracılığıyla yaşayabiliyordu bütün dünyasal zevkleri, onun aracılığıyla fark edebiliyordu, bu dünyasal deneyiminde fark etmesi gerekenleri.

Duşa girmeden önce durdu. Her akşam düzenli olarak yaptığı şeyi bir kez daha tekrarladı. Gün içinde beynindeki oluşan, o andan önceki bütün anlara ait düşünceleri, her akşam yaptığı gibi topladı ve evrenin boşluğuna doğru fırlattı. Geçmişe ait, ona yük olacak bütün düşünceleri bir kez daha sıfırladı. Onların geleceğine ipotek koymasına asla izin vermek istemiyordu.

“Neden yapıyorsun bunu” diye sordu. Görsel anlamda herhangi bir kimliği olmayan, retinasına herhangi bir görüntü yansıtmayan, işitsel olarakta sadece onun duyabildiği ses.

“Yaşayacaklarıma karşı heyecanımı hiç bir zaman yitirmemek için.” diye cevap verdi ona ve devam etti. “Yaşadıklarımı, her seferinde, ilk kez yaşıyormuşum gibi, aynı merak, aynı heyecan, aynı coşkuyla yaşayabilmek için.”

"Peki ya tecrübe? Hayatın boyunca tecrübesiz biri olarak mı yaşayacaksın? "

Tecrübe mi? Şu anda yeryüzünde var olan oluşmuş düzen de, ona daha çok “geçmişden kaynaklanan olumsuz beklentilerini tekrar yaşama korkusu” demek daha doğru sanırım. Tecrübe dediğin şey insana hayatı sürekli bir ayağı frende yaşatmaktan, yaşayacaklarına sürekli bir önyargıyla yaklaşmaktan başka ne işe yarar ki?

Söyler misin? Geçmişe ait düşüncelerini sürekli sıfırlayabiliyor olduğunda. Başına gelen herşeyi sürekli ilk defa yaşıyor olduğunda. Tecrübe dediğin o geçmiş deneyimlerinden kaynaklanan korku, öfke, endişe, acı, şüphe, nefret……. dediğin duygular içinde yaşayabilir mi? Yaşadıkların sana her seferinde acı bile verse, onlara her zaman çoşkuyla, arzuyla, heyecanla yaklaşmaz mısın? Her seferinde içlerine balıklama dalmaz mısın? Onları her seferinde kana kana yaşamaz mısın? Düşünsene, önyargısız olarak yaşadığın ana odaklandığında, seni sürekli geçmişe doğru çeken, sana sürekli geçmiş deneyimlerini hatırlatan kancalarla hiç uğraşmak zorunda kalmadığında yaşayacaklarından alacağın hazzı. Söyler misin, hangisi seni daha mutlu eder? Tecrübe dediğin beynindeki gitgide artan parmak izleri ile yaşamak mı? Her zaman saf ve hiç dokunulmamış olarak kalıp, her anı sıfırdan, hep yoğun bir coşkuyla ve heyecanla yaşamak mı?

"...........................! Peki ya hayattan öğrenmen gerekenler! Yani keşfetmen gereken gerçekler? Onlara ulaşmaktan vaz mı geçiyorsun?"

Gerçek mi? Bence hayatta gerçek olan tek bir şey var. O da insanın kendisi. Onun dışındaki herşey, insanın kendi düşünceleri tarafından anlamlandırılmış görüntüler. Bu yüzden de beyninde oluşturduğun düşüncelerin eseri olan duygularla, kendini dap daracık duvarların arasına da hapsedebilirsin, bugüne kadar hiç kimsenin deneyimlemediği, hayal bile edemediği şeyleri de, ilk sen kendine yaşatabilirsin. Yeter ki düşüncelerinin yaşadığın hayatın bir sonucu olmadığını, tam tersine yaşadığın hayatın düşüncelerinin bir sonucu olduğunu farket. Sen kabul etsen de, etmesen de yaşadığın hayat tamamen senin düşüncelerinin içinde gizli.

Bu arada seni de düşüncelerimde benim var ettiğimin farkındasın değil mi? Sanırım bu aralar biriyle konuşmaya ihtiyacım var. Ama artık duşa girmek ve biraz rahatlamak istiyorum izin verirsen. Konuşmaya sonra devam edelim mi? Ne dersin?

"Yada ben sorumu sorayım, sen duştayken biraz onu düşün! Bu şekilde yaşadığında; ve bir gün yolun sonuna geldiğinde, hayatın boyunca bir arpa boyu yol gidememiş olmak sana ne hissettirecek? "

Cevap aslında şu an bile hazır kafamda, ama sözcüklere dönüşmesi ancak duştan sonra…

İkinci bölüm, okumak isterseniz...

24 Haziran 2009
Haşim Arıkan

3 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

devam etsin..
çok güzeldi..

THE GIRL OF WIND dedi ki...

Brajeshwari ye katılıyorum devam etmeli...

Huzunbazz dedi ki...

Ben iç sesden yanayım sanırım bu defa :) her yazıda kendimden bir parça buluyorum ya bu defa iç ses tam benim kafadan geldi gözüme :P

Hayat ne kadar acıda olsa hergun dizlerimi,ellerimi,yüzümü ve kalbimi de kanatsa :) yinede yaşadıklarımı silip atmak istemem haklı attıgı adımları engelleye bilir bunlar kişinin ama ben inaniyorumki hersey seninde dedigin gibi bizim gerçekligimiz "kendimiz"

Eline saglık :) her zamanki gibi cok güzeldi..