16 Aralık 2007

Çukurlar...

Düşünüyorum da;

Acaba hayat mı gerçekten zor?
Yoksa biz mi onu daha çok zorlaştırıyoruz?

O sürekli şikayet ettiğimiz, önümüze çıkan çukurlar mı suçlu?
Yoksa, biz mi onları fark edemeyip hep içlerine düşüyoruz?

Canımızı esas yakan şey, o çukurlara düşmek mi?
Yoksa daha çok, göremeyip içine düştüğümüz için kendimize mi kızıyoruz?

Çukurlar mı hainlik yapıp devamlı bizi takip ediyor?
Yoksa biz mi hep aynı çukurlara inatla düşüyoruz?

Gerçekten gidebileceğimiz başka yollar mı yok?
Yoksa bildiğimiz, alıştığımız yol diyerek hep aynı yolları biz mi tercih ediyoruz?

Başrolünü oynadığımız senaryo mu hiç değişmiyor?
Yoksa sürekli aynı replikleri kullanarak kendimizi aynı bölümü tekrar tekrar oynamaya biz mi mahkum ediyoruz?

Acaba senaryonun tamamı ne anlatıyor?
Biz hangi bölüm de takılıp kalıyoruz?

16 Aralık 2007
Haşim A.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Mesela kendimi düşündüğümde sanırım çukurların içine öyle yanından geçerken birşey beni çekiyorda kendim atlayıveriyorum, evet tamda senaryomu kendim yazarken, kadere atmanın gereği yok yani ben kendim kaderin ta kendisiyken...

Unknown dedi ki...

Güzel bir dialektik,iyi bir yorum başarılı bir çalışma, tebrikler.Her sualin cevabı zamanda ve hayatın akışı içinde yön verdiğimiz, yaşamlarımızın içinde saklıdır.Bu açıdan hayatı sorgulamak isabetli bir seçim olmuş.

вuяcynι dedi ki...

Başrolünü oynadığım senaryo hiç değişmiyor evet.

Farklı repliklerde kullansam başka oyuncularla da çalışsam yine de olmuor.

acaba hata nerde?

beenmaya dedi ki...

o çukurları hep hayat mı sunuyor önümüze yoksa çoğu zaman açan bizler miyiz kendi kendimize...

Adsız dedi ki...

senaryomuz yazilmis bize yasamak kaliyor. Cukuruyla, secimlerimizle, hepsi bizim. Dustugumuze uzulmemeli, kalkabildigimize sevinmeliyiz. Tercihlerimizi de bazen ayni yollardan bazen farkli yollardan kullaniyoruz. Sonucta yine secen biz. Sonucuna katlanmayi ogrenmeliyiz sanirim lakin ancak o zaman canimiz acimiyacak gibi.