25 Mart 2009

Acımdan vazgeçmek neden bu kadar zor benim için?

Acımdan vazgeçmek neden bu kadar zor benim için?

Bu soruyu sordunuz mu hiç kendinize?
Yoksa siz acılarınızla yaşamaktan, yıllar geçse de onları hala hissediyor olmaktan hoşnut musunuz? O acıları hissetmediğiniz de, o yaşanmışlıklara dair deneyiminizi de yitireceğinizden mi korkuyorsunuz?

Sahi;
Neden üzerlerinden yıllar geçip gitse de, geçmiş deneyimlerimizle kavga ederiz?
Neden hala eskinin acılarının, yüreğimizi acıtmasına izin veririz?
Neden eskiden olduğumuz kişi yüzünden hala kendimizi suçlarız?
Çoktan tamamlanmış hikayelerin, ihtimal hesaplarını yapmaktan neden vazgeçemeyiz?
Neden getirilerinin acı olduğunu bile bile bazı hesapları inatla açık tutarız?

Acaba neyi bekleriz onları kapatmak için?

O yaşanmışlıklarımız bir gün bize tekrar geri dönerek, içimizde ona dair eksik, yarım kalanları tamamlayabilmemiz için bize bir şans daha vermesini mi?
Yoksa canımızı yakanların, hatalarını anlayıp gelip bizden özür dilemesini mi?
Ya da birilerinin, haklılığımız nedeniyle gelip bizi ödüllendirmesini yada haksızlığa uğradığımız için bize bir tazminat ödemesini mi?

Neden bir türlü fark edemiyoruz acaba?

Vazgeçemediğimiz bu acılar yüzünden sadece kendimizi huzursuz ve mutsuz ettiğimizi...
Affetmeyerek en büyük cezayı kendimize verdiğimizi...
Gözlerimizi yüzümüze kapanan o kapılardan bir türlü ayıramadığımız için açılan yeni kapıları göremediğimizi...
Sırf bu acılar yüzünden, kendimizi nelerden mahrum ettiğimizi...

Yaşadıklarımıza tepki vermeyi bırakıp, onlara yanıt vermeyi denemek gerçekten bu kadar zor mu?
Yoksa kabullenmediğimiz bağımlılığımız mı, acılarımızdan bir türlü vazgeçememizin esas sebebi?

01 Temmuz 2008
Haşim Arıkan

8 yorum:

sufi dedi ki...

Acıdan vazgeçmenin yolu;acıtanları affetmekten geçiyor.Bir de düşünsen gezinen, gören, dokunan, sana konuşan ,sana bağıran, seni seven hepsi sensin.Senden başka hiçbir şey yok alemde ne yapardın?Aslı da öyle ya yaratılmışları sevmek işin aslı yaratandan ötürü.Çünkü hepsi O.
Sevgilerimle.

Uzağa Giden Kadın dedi ki...

Kübler-Ross isimli bir terapist vardır. Ölüm ve ölümcül hastaya yaklaşımı çok hoş anlatır. Acıyla baş etmede ilk sürecin yatsıma, ardından inkar, sonrada depresyon olduğunu söyler. Çoğu insanın ise yaşadığı acıyla baş edip, kabullenme sürecine gelemediğini anlatır kitabında.

Bence insanlar, acıdan kaçmak/başetmek için yaşadıkları şeyi sürekli tekrarlıyor. Canlı tutuyor. Yaşanan şey avuç içini bilir gibi olduğunda ise acı eskisi kadar acıtmıyor. Ama yenidünya meyvesinin çekirdekleri gibi yürekte izler kalıyor.
Başetme süreçlerimiz sandığımızdan güçlü aslında. elimizde unutma gibi bir silahımız var.

Gelir yine okurum. Söyleyecek çok sözüm varmış...

Selamlar.

zuzuların annesi dedi ki...

Mutlukla olduğu kadar,acıyla da besleriz çünkü bu bünyeyi...Selamlar.

efsa dedi ki...

şu yazıyı bugun yazdım yayımlıyım diyordum fırsat olmadı, bitirememiştim. sen acı çekmekten ve bu acıyı surdurmekten bahsedince ekliyim istedim.

Siz hiç ölümcül bir kazayı atlatmışken, tam toparlanıyorken... bir kere daha öldürünüz mü? Kapanmayan yaralarınız varmıdır benim gibi. Üstelik hiç kapanmayacağınızı bilirmisiniz. Geç dikilmiş, dikiş yerlerinizin patlaması gibidir bu. Siz dikersiniz, ama yanlış bir hareketle anında açılıverir. Bu mecazi ölümümü İlk kez birisine anlattığımda aradan yıllar geçmişti. Bazı yaraları erken dikmek bu nedenle önemlidir. Kabuk bağlamadan dikilmelidir.

sorunun cevabı dikiş yerleri tutmaz da o nedenle.

Belgin dedi ki...

Bir hesabi kapatmak icin, bütün rakamlari tanimak gerek, ama acimiz tazeyken, rakamlar yerine oturmuyor, yerine oturmayan rakamlarla da hesap olmuyor. Rakamlarin yerine oturmasi da zaman aliyor ve biz ne zaman bu hesaplari kapatmak icin defteri elimize alsak, o oturmamis rakamlar canimizi yakiyor. Bazi acilara en iyi ilac zaman, zamani gelince hesaplar birer birer kapatilmak icin önümüze düsüyorlar zaten.
Sevgilerimle

nehiro dedi ki...

Sadece kendimizi affetmeyi bilememiz, ya da akıl edemememiz...
Ama ben tüm hesaplarımı kapattım... ne borç ne alacak...hayatla tapiyim...

denizim dedi ki...

Sanırım biz acılarımızı seviyoruz mutluklar acının üzerine serpimiş bahratlar gibi .Affetmek büyüklüktür kızım derdi annem hep affeden neden hep ben oluyorum peki...Artık büyük falan olmak istemiyorum affedince acım azalmıyor ki affettiğim kişiyi sadece o af diliyor diye affediyorum içimin acısı gecmiyor geçmiyor geçmiyor.

Nihal dedi ki...

Sanırım acılarımızdan vazgeçememizin sebebi , bizim onları bırakmak istememize rağmen onların bizden vazgeçmek istememesi.. Onlar derinlerde biryerde öyle yer etmiştir ki içimizde; ne kovmakla gitmek bilir, ne de zamandır ilacı.. Galiba gitmek için sadece kendi istediği zamanı bekliyor..